T.C. ABANT İZZET
BAYSAL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER
ENSTİTÜSÜ
TARİH
ANA BİLİM
DALI
YENİÇAG TARİHİ BİLİM
DALI
KUZEY YUNANİSTAN’DA
OSMANLI KLASİK
DÖNEMİNDE
ÜÇ SEHİR
(YANYA, KESRİYE,
SERFİCE)
YÜKSEK LİSANS
TEZİ
HAZIRLAYAN ONUR KABAK
DANISMAN
DOÇ. DR. AYSE
KAYAPINAR
BOLU
4. YANYA SEHRİ
4. 1. Yanya Sehrinin Tarihi
Bugün, Yunanistan’ın kuzeybatı bölgesini
ihtiva eden Epir140 (____ _-
Epiros) bölgesinin merkezi olan Yanya sehri,
Miçikeli dagının eteginde, deniz
seviyesinden 520 metre yükseklikte bir plato
üzerinde ve Pamvotis gölünün batı
kesiminde bulunmaktadır141.
Sehrin hangi tarihte kurulduguna
dair kesin bir bilgi yoktur. Buna ragmen,
tarihçi Prokopios’un eserine atıfla Bizans
imparatoru _ustinianus
(527 – 565)’un
saltanatının ilk yıllarında (527 – 528),
antik Euroia142 bölgesinde iyi tahkim edilmis bir
sehir kurdugu
ve bir kısım halkı da bu sehre
naklettigi
belirtilmektedir143. Yanya adının,
140 Pindos dagları ile _yonya
denizi arasındaki daglık
bölgedir. Kuzey sınırını Arnavutluk, güney sınırını
ise Narda sehri olusturmaktadır.
Hem cografi bir
bölge hem de idari bir bölgedir. Bölgede antik
dönemlerden itibaren çesitli
kabilelerin (Molossiler, Thesprotiler ve Chaoniler) yerlesimi görülmüstür.
M.Ö. 470–330 yılları arasında Molossiler,
M.Ö. 330–231 yıllarında Epir Kırallıgı
(Bu dönemde ünlü
Makedon ve Epir kralı Piros önderliginde Roma
ile mücadeleye girilmistir),
M.Ö. 231–167 yıllarında
ise Epir Ligi (bölge kabileleri arasındaki
koalisyon) burada hâkimiyet kurmustur.
Daha sonra
Makedonya krallıgı ile Roma
arasındaki savaslarda bölge
iki güç arasında kalmıs ve
sonunda Roma
hâkimiyetine geçmistir. _mparator
Diocletian (284-305) döneminde eyalet haline gelen bölge, 327–338
yıllarında ise Eski Epir (Güney Epir) ve Yeni
Epir (Kuzey Epir) olmak üzere iki eyalete bölünmüstür.
Daha sonra Bizans’ın hâkimiyet alanına giren
Epir, kısa aralıklarla 10. yüzyılda Bulgar Çarı Samuel ve
11. yüzyılın sonunda Norman istilasına ugramıstır. 13.
yüzyılda 4. haçlı seferinde Bizans’ın baskenti
olan _stanbul’un
Latin istilasına ugramasıyla
despotluk haline gelmistir.
Kısa aralıklarla Venedik ve
Slav istilasına ugrasa da 15.
yüzyıldan 20. yüzyılın baslarına
kadar Osmanlıların elinde kalan bölge,
son olarak Yunanistan hâkimiyetine geçmistir
Joanni adında bir Bizans prens veya
prensesinden ya da bugün Arslan Pasa
Câmii’nin
oldugu
yerde bulunan eski Yoannis Prodromos manastırından almıs olabilecegi rivayet
edilmektedir. Bununla birlikte, sehrin adı,
ilk kez, 673 yılında gerçeklestirilen
Navpaktos (Lepanto-_nebahtı)
konsilinde olmak üzere 879 yılındaki _stanbul
konsili ve
1020 yılında Bizans imparatoru II. Vasil
(976–1025)’in çıkardıgı
emirnâmelerde de
geçmektedir144. Bu konsillerde Yanya,
Navpaktos baspiskoposluguna baglı
piskoposluk
seviyesinde bir sehir düzeyinde
görülmektedir145.
Yanya, kuruldugu düsünülen VI.
yüzyılın ortalarından itibaren, genellikle,
Balkan cografyasında hâkimiyet kurmus ya
da kurmak isteyen çesitli
güçlerin hedefi
haline gelmistir. Sehir, X.
yüzyılın baslarında,
Balkanlarda önemli bir güç haline gelen
I. Bulgar Devleti’nin çarı I. Simeon
(893–927) tarafından ele geçirildi. I. Simeon,
Yanya dâhil olmak üzere ayrıca Epir, Teselya
ve Arnavutluk’u da kendi sınırları
içerisine kattı146. Sehir, daha
sonra, 1081 yılında _talya’dan
gelen Normandiyalıların
saldırılarına maruz kaldı. Robert Guiskard
önderligindeki
Normanlar, hedefleri olarak
gördükleri Bizans imparatorluk tacını elde
edebilmek amacıyla Adriyatik denizinin
dogu
sahilinde bulunan Dıraç sehrini
kusattılar.
Bizans tahtına henüz çıkmıs olan
Aleksios Komnenos (1081 - 1118) ise,
Normanların bu ilerleyisi
karsısında,
Venedik ile
ittifak anlasması yaparak Norman ilerleyisini
durdurmak istedi. Her ne kadar
Venedikliler, imparatorla yaptıkları anlasma dogrultusunda
Normanları denizde
durdurabilmisse de, Bizans, Norman gücünü kırmayı basaramadı.
Kısa süre içinde de
Dıraç sehri,
Normanların eline geçdi. Böylece kendisine imparatorluk yolunu açan
Guiskard, Epir ile birlikte Makedonya ve
Teselya’yı isgal etti.
Ancak Sicilya’da patlak
veren bir isyan sebebiyle Guiskard, kumandayı
oglu
Bohemund’a bırakarak _talya’ya
döndü147. Bohemund, Yanya’yı isgal ederek sehrin
etrafına hendek kazdırıp, surlarını
tamir ettirdi148. Fakat bu sırada Güney _talya’da
isyanın devam etmesi ve salgın
hale getirildigi belirtilir. Bu tanımlamadan yola çıkılarak burasının Yanya oldugu düsünülür.
Hastalıkların bas göstermesi
Norman gücünün kırılmasını sagladı149.
Nitekim 1084
yılında Aleksios Komnenos ve Bohemund
arasında Larissa yakınlarında gerçeklesen
savasta,
Bohemund, yenilerek geri çekilmek zorunda kaldı150.
Yanya, XIII. yüzyılın baslarından
itibaren ise Latin isgaline
karsı direnisin ve
Epir Despotlugunun önemli bir merkezi haline gelir. Bizans, 1204 yılında, IV.
Haçlı
seferini düzenlemek için _stanbul’a
gelen Latinler tarafından isgal
edildi. Baskent
_stanbul yagma
edildi. Bunun akabinde, I. Mihail Komnenos Dukas (1205 – 1215),
Epir’e geldi. Burada, 1215 yılında, Epir
despotlugunu kurdu.
Mihail, kısa sürede,
sınırlarını Yanya da dâhil olmak üzere
Arnavutluk içlerinden Korint körfezine kadar
genisletti.
Ardından, Latin isgaline karsı direnise geçti.
Narda (Arta) sehrini Epir
despotlugunun
idarî merkezi yapan Mihail, Yanya’nın da etrafını kalelerle çevirterek,
sehri, despotluk içinde önemli bir hale getirdi151. Onun ardılı
olan Teodoros Komnenos
Dukas (1215 – 1230) ise despotlugun
sınırlarını daha da genisletti.
Bazı Arnavut ve Sırp
boylarını da yanına alarak 1224 yılında
Selanik’i ele geçirdi. Teodoros, kendisini aynı
zamanda imparator ilan etti. Selanik üzerindeki
hâkimiyeti sagladıktan
sonra Edirne’yi
de ele geçiren Teodoros, Latinlerin isgali altında
bulunan _stanbul’u kusattı. Fakat
_stanbul’u kusattıgı sırada
Bulgarlarla bir savasa
tutustu.
Teodoros, Bulgar çarı II. Asen
ile 1230 yılında gerçeklesen Klokotnica
savasında yenildi
ve esir düstü152.
Teodoros’tan
sonra ise Epir’in yeni hâkimi yegeni II.
Mihail Komnenos Dukas (1230 – 1266) oldu.
Bu arada 1204 yılındaki isgalden sonra
tıpkı Epir’de oldugu gibi _znik’te de
Latinlere karsı bir direnis baslamıstı. Hem Epir
despotlugu hem _znik _mparatorlugu,
Latinlerle olan mücadelelerinin yanı sıra,
Bizans imparatorluk tacı için birbirleriyle
mücadele içerisine girdiler. Nihayetinde bu
iki güç arasında vuk’u bulan imparatorluk
üzerindeki hak iddiası, iki tarafın, 1259
yılında Pelagonia savasına
sürüklenmesine
neden oldu. Bu savastan galip
ayrılan _znik, iki
yıl sonra, 1261 yılında _stanbul’u
da
Latinlerin elinden geri almayı basardı. _stanbul’un
Latin isgalinden
kurtulmasıyla
Bizans, tekrardan imparatorluk içerisinde
birligini kurmaya
çabaladı. Ancak, Epir
Despotlugu,
Bizans’tan ayrı bir yönetim sergilemeye devam etti153. Bizans ise devletin
birligini
saglamak
amacıyla bu ayrılıkçı yönetimleri kendi hâkimiyetine almak istedi.
Bu sırada Bizans, Epir ile Teselya arasındaki
vuku bulan bir mücadeleden fırsat bularak,
1290 yılında Epir despotlugunun
topraklarına girdi. Yanya sehrini
kusatma altına
aldı.
Ancak Sırpların, Bizans güçlerine müdahale
etmesinden dolayı bu sefer basarısızlıkla
sonuçlandı154.
1318 yılında ise sehrin Bizans
kontrolüne geçtigi
görülmektedir. Bizans
imparatoru olan II. Andronikos (1282–1328), sehri, baspiskoposluk
seviyesine
yükselterek buranın önemini arttırdı. Ayrıca,
Bizanslılar, sehri
ellerinde tutabilmek için
Yanya’ya bazı ayrıcalıklar da tanıdılar. Bu
dogrultuda, sehir halkına
yerel yönetim
hakkı, ticaret vergilerinden ve sehir dısındaki
askerî yükümlülüklerden muafiyet, mal ve
mülk elde edinebilme hakkı gibi bazı
imtiyazlar tanındı. Sehirdeki
Yahudilerin de diger
vatandasların
elde ettigi
serbestlikten ve ayrıcalıklardan yararlanabilmeleri hakkı
saglandı
155. Bizans, Yanya için bu hakları tanıdıgı
sırada Kefalonya Kontu olan _talyan
Orsini ailesinden Nicolas Orsini, Epir
Despotu olan Tomas’ın öldürülmesini saglayarak
Epir’de hâkimiyet sagladı. Fakat
hâkimiyet alanı, sadece, Epir’in güney bölgesiyle
sınırlı kaldı. Yanya kenti dâhil kuzey
bölgesinin bu süreçte Bizans hâkimiyetine baglı
kaldıgı
görülmektedir156. Nicolas’tan sonra despotlugu ele alan _oannis
Orsini ise,
Bizans ordusu tarafında püskürtüldü. Bir
süredir Arnavut kabilelerin istilasına ugrayan
ve isyanların patlak verdigi Epir’in
kuzey bölgelerinde ise Bizans, Aydınoglu
Umur’un
göndermis oldugu Türk
birliklerinin yardımıyla güvenligi
saglayabildi157.
Yanya, bu dönem içerisinde Balkanlarda yasanan siyasi
istikrarsızlıktan
oldukça etkilenmis gözükmektedir.
Nitekim sehir, 1348
yılında Stefan Dusan
tarafından
ele geçirildi. 1331 yılında kendisini Sırp
kralı ilan eden Stefan Dusan,
Bulgar Devletiyle
ittifak kurarak sınırlarını genisletti.
Ardından, Bizans tahtı için İoannis
Kantakuzinos
1348 yılında, Epir’i ele geçirdi158. Sırp
orduları Epir’i ele geçirdigi
sırada, bölge,
çogunlukla
Arnavut göçmenlerin akınları dolayısıyla bir kargasa içerisinde
bulunmaktaydı. Stefan Dusan, bu kargasadan faydalandı.
Yanına yerel güçleri de alarak
bölgedeki hâkimiyetini kolayca sagladı. Daha
sonra, Stefan Dusan,
burasının yönetimini
despot ünvanıyla Simeon Uros’a verdi159.
Simeon Uros, despot ünvanıyla Epir ve Teselya’nın hâkimi olarak bulunsa da,
aslında, Yanya hariç Epir’in büyük bir
bölümünün yönetimi Ghin Boua ve Peter Ljosha
gibi Arnavut seflerinin kontrolündeydi160. Yanya halkı ve ileri gelenleri, 1366
yılında,
bu Arnavut kabilelerinden korunmak için
Teselya’da bulunan Simeon Uros’a
bir elçi
göndererek sehirlerine bir idareci göndermesini talep ettiler. Bu istek karsısında
Simeon, Yanya’nın yönetimine Tomas
Preljubovic’i atadı. Ancak, Preljubovic, sehir
yönetimini ele aldıktan sonra burada zalimce
bir yönetim sergiledi. Yanya’da bulunan
kiliselerin mülklerini ele geçirdi. 1367
yılında sehrin
piskoposuyla ters düserek
onu
sehirden sürgün etti. Yerel aristokrasi ve halk üzerinde baskı olustururdu ve
onlardan
agır
vergiler aldı. Yanya hâkimi Preljubovic, içeride bu sekilde bir
yönetim sergilerken,
sayıları giderek artan Arnavut kabilelerin
Epir’de iyiden iyiye hâkimiyet kurdukları
görülmekteydi. Preljubovic, Yanya üzerinde de
hâkimiyet kurmak isteyen Muzaki,
Zenebisi, Malkasi gibi Arnavut kabileleri ile
zorlu bir mücadeleye girdi. Hatta
Yanya’nın güneyinde bulunan Narda’nın Arnavut
idarecileri Peter Ljosha ve daha sonra
onun yerine geçen Ghin Boua, Narda üzerinden
Yanya’ya birkaç kez saldırıda
bulundular. Fakat basarılı
olamadılar161. Yanya’ya gerçeklestirilen
bu Arnavut
akınlarından korunmak için Preljubovic, 1380
yılında Osmanlı birliklerinden yardım
talep etti. Bu yardım çagrısına
olumlu yanıt veren Osmanlıların yardımıyla o, Yanya
çevresindeki bazı mevkileri geri alabildi.
Hatta Osmanlı kuvvetleri, kendileri için de, bir
takım mevkiler elde ettiler. Bununla
birlikte, 1384 yılında, Timurtas Pasa,
birlikleriyle
Narda’yı ele geçirmeye çalıstı. Fakat
muvaffak olamadı. 1384 yılında Preljubovic, kendi
koruması tarafından öldürülünce, sehir
halkının daha bir hosgörüyle
baktıgı karısı,
Yanya’da 1378’den beri esir olarak tutulmakta
olan Floransalı Esau del Buondelmonti
ile evlendi. Böylece sehrin
yönetimi Buondelmonti’nin eline geçti. Sehrin
yeni hâkimi,
Yanya’da, isleri ele aldıgı
sırada bir baska güç, Epir
üzerinde sekil
almaktaydı. _yonya
adalarında durumunu saglamlastıran _talyan Tokko
ailesinden I. Karlo Tokko, 1408
yılında, Arnavutlardan Narda yakınlarını ele
geçirdi. Yanya’da bulunan Buondelmonti
ile de akrabalık kurmus olan I.
Tokko, 1411’de, Buondelmonti’nin ölümü üzerine
Yanya’yı aldı. 1416’da ise Narda’nın Müslüman
olmus
olan ve
Yakub adındaki
yöneticisi ölünce, sehir halkı,
Tokko’ya sehri teslim
ettiler. Yanya, Osmanlılar
tarafından fethedilmeden bir yıl önce, 1429
yılında, I. Karlo’nun gayrimesru
oglu ile
onun yegeni
II. Karlo arasındaki yönetim mücadelesine sahne oldu162. Ancak, 1430
yılında, Osmanlı birlikleri bölgeye girerek,
anlasma yoluyla,
barıs
içinde sehrin
yönetimini ele aldı.
4. 2. Osmanlı Hâkimiyetinde Yanya Sehri
Osmanlı birliklerin yukarıda da belirtildigi üzere XIV.
yüzyılın ikinci
yarısından itibaren bölgeye girdikleri
bilinmektedir. I. Murad’ın saltanat yıllarında
özellikle Çirmen savasının
ardından Makedonya bölgesinde hızlı bir fetih
gerçeklestirilmisti. Kara
Timurtas
Pasa
kumandasında Osmanlılar, Epir’in
kuzeydogusunda
yer alan Manastır’ı fethetti. Ardından, Arnavutluk havalisine akınlarda
bulundu. Sultan I. Murad’ın hükümdarlıgı sırasında
Epir ve Arnavutluk’un tam
anlamıyla fethine tesebbüs
edilmedi163.
Ankara Savasından sonra içine düstügü fetret
döneminden kısa süre içerisinde
çıkan Osmanlı Devleti, Balkanlardaki
futûhâtına devam etti. Bu sırada, 1429 yılında,
Tokko ailesi arasında Epir üzerindeki hak
mücadelesinden dolayı bir iç savas patlak
verdi. Selanik’in 1430 yılında tekrar
fethedilmesinin ardından, Sultan II. Murad, Rumeli
Beylerbeyi olan Sinan Pasa’yı, Yanya
üzerine yolladı. Osmanlı birliklerine karsı,
Yanyalılar, daglık bölgelerde savunma haline geçtiler. Ancak hem II. Murad hem de
Sinan Pasa,
Yanyalılara amannâme göndererek sehri
barıs
içerisinde
teslim etmelerini
önerdiler. Özellikle, Sinan Pasa, sehrin ileri
gelenlerine hitaben yazmıs oldugu namede,
Yanya’nın teslim sartlarına
uydugu takdirde
çocukların esir alınmayacagını,
kiliselerin
tahrip edilmeyecegini,
kimsenin canına zarar gelmeyecegini
ve timarların eskisi gibi
sahiplerinde kalacaklarını belirtti. Aksi
takdirde, sehrin,
Selanik gibi tahrip edilecegini
bildirerek Yanya’nın teslim edilmesini
istedi. Yanyalılar, yukarıda belirtildigi
üzere,
Bizans devri döneminde II. Andronikos’un
tanımıs
oldugu imtiyazların
aynen devam
etmesi karsılıgında sehrin
yönetimini, 1430 yılında, Osmanlılara bıraktılar164. Yanya’nın
fethini müteakip Epir bölgesinin diger önemli
bir merkezi olan Narda’ya kaçan II. Karlo
Tokko, burada 1448 yılında ölünce,
Osmanlılar, 1449 yılında burayı da alarak Epir’in
fethini tamamladı165. 1430 yılında Osmanlı
hâkimiyetine giren Yanya’da, 1611 yılına
kadar kayıtlara yansıyacak sekilde
herhangi büyük bir olay yasanmamıstır. Bu
anlamda
sehir, Osmanlı Devleti’nin saglamıs oldugu
ayrıcalıkları 1611 yılına kadar sürdürmüs
görünmektedir. Ancak, 1611 yılında patlak
veren ve öncülügünü eski
Tırhala piskoposu
olan Dionysius Syklosophos’un baslattıgı isyan, sehrin
tarihine de önemli bir etki
bırakmıstır.
Kilise tarafından astrologluk, falcılık ve seytanlarla iliski
içerisinde oldugu
gerekçesiyle görevinden alınan Dionysius,
Venedik’in de yardımıyla yanına aldıgı
bazı
köylüleri silahlandırarak, savunmasız bazı
Türk köylerine saldırdı. Buradaki Müslüman
halkı katletti. Daha sonra, Yanya sehrine
saldırarak, burada, Osman Pasa’nın
sarayını
atese
verdi. _syan, bir
süre sonra, Osmanlı birlikleri tarafından etkisiz hale getirildi.
Piskopos yakalandı. Piskopos ve takipçileri
öldürüldüler. Bu isyan üzerine Osmanlı
Devleti’nin verdigi kararla,
1613 yılında, kale surları içerisinde yasayan
Hıristiyan
halkın yarısı, bir daha girmemek üzere kale
surları dısarısına
çıkartıldı. Hıristiyanların
kale içinde kalan diger yarısı
da, 1618’deki bir kararla, tamamen dısarı
çıkartıldı. Sehir
surları dısına sürülen gayrimüslim halkın yerine ise Müslümanlar ve Yahudiler
yerlestirildi166.
4. 3. Yanya Sehrinin Nüfusu
Osmanlı Devleti bir bölgenin fethini gerçeklestirdikten
hemen sonra, o yerin
tahririni yapardı. Bu dogrultusunda,
fethedilen yeri, kendi idari ve askerî yönetim
sistemi içerisine dâhil ederdi. Yanya’nın
fethinin ilk yıllarına ait tahriri, arsiv
kayıtlarında yoktur. Buna ragmen, sehrin
fethini müteakip Epir bölgesini içine alacak
sekilde Yanya sancagının
kuruldugunu düsünebiliriz.
Yanya sehri,
nefs-i Yanya seklinde,
Yanya nahiyesine baglı
olarak
bulunmaktadır. Sehrin nüfusuna iliskin
en erken kayıt, Rumeli’nin cizye hesabına
iliskin
bir muhasebe defterinde verilmektedir. 1488/9 yılına ait bu deftere göre Yanya,
Podgoryani ve Papinkoz ile birlikte 3346 hane
olarak gözükmektedir. Bu hanelerden
elde edilen cizye miktarı ise 119.771 akçedir
1530 tarihli icmâl defterde ise, Yanya sehrinde, 39
Hıristiyan ve 1 Müslüman
mahallesi olmak üzere toplam 40 mahalle
bulunmaktadır. Sehirdeki
toplam 689
haneden 45’i Müslümanlara ait bulunurken,
geriye kalan 644 hane ise Hıristiyanlara
aittir. Bunun yanında sehirde 5
mücerred, 1 bive, 1 pirfani (yaslı)
Müslüman kaydı ile
13 mücerred, 36 bive ve 1 pirfani Hıristiyan
kaydı mevcuttur. Buradan hareketle her
hanede ortalama 5 kisinin yasadıgını düsünerek ve
buna mücerred ve bive sayısını
ekleyerek sehrin bu tarihteki nüfusu hakkında tahmini bir rakam verebiliriz.
Buna göre,
Yanya’da, 1530 yılında, yaklasık 232
Müslüman ve 3270 Hıristiyan olmak üzere
yaklasık
3502 kisi yasamaktaydı
Burada verilen hane sayısı sadece Yanya
nefsine ait olmayıp Podgoryani ve Papinkoz da buna
dâhildir.
1564 yılındaki tahrirde, 36 Hıristiyan
mahalleye karsı 1
cema’at-i Müslüman
kaydı bulunmaktadır. Bu 36 Hıristiyan
mahallesinde 1195 hane ve 135 mücerred kayıtlı
bulunurken, tek Müslüman mahallesinde ise 50
hane ve 8 mücerred bulunmaktadır.
Buna göre, 1564 yılında, sehirdeki
toplam nüfus mücerredler ile beraber 6111 Hıristiyan
ve 258 Müslüman olmak üzere 6369 kisi olarak
görmekteyiz169. Bu durumda 1530
yılından 1564 yılına kadar geçen süre
içerisinde, sehrin
nüfusunda, büyük bir artıs
oldugu
görülmektedir. Bu süreç içerisinde, sehirde
nüfusun yaklasık iki kat
oranında
artması, sehrin senlendirildiginin ve dısarıdan göç
aldıgının bir
göstergesi olmalıdır.
1564 yılındaki tahrirde, 36 Hıristiyan
mahalleye karsı 1
cema’at-i Müslüman
kaydı bulunmaktadır. Bu 36 Hıristiyan
mahallesinde 1195 hane ve 135 mücerred kayıtlı
bulunurken, tek Müslüman mahallesinde ise 50
hane ve 8 mücerred bulunmaktadır.
Buna göre, 1564 yılında, sehirdeki
toplam nüfus mücerredler ile beraber 6111 Hıristiyan
ve 258 Müslüman olmak üzere 6369 kisi olarak
görmekteyiz169. Bu durumda 1530
yılından 1564 yılına kadar geçen süre
içerisinde, sehrin
nüfusunda, büyük bir artıs
oldugu
görülmektedir. Bu süreç içerisinde, sehirde
nüfusun yaklasık iki kat
oranında
artması, sehrin senlendirildiginin ve dısarıdan göç
aldıgının bir
göstergesi olmalıdır.
1579 ve 1583 yılındaki tahrirlerde170 ise,
4115 Hıristiyan’a karsı
258
Müslüman ve 170 Yahudi olmak üzere 4543 kisi
bulunmaktadır. Müslüman nüfusun
1530 yılından 1583 yılına kadar geçen süre
içerisinde sehirdeki
nüfusunda pek fazla
degisiklik olmamıstır. Buna
karsılık
Hıristiyan nüfusta ve dolayısıyla sehir
nüfusunda
gözlenen yaklasık 1850 kisilik
bir azalma gözlenmektedir. Bu azalmanın 1572 yılındaki
_nebahtı (Lepanto) savası
ve daha sonra III. Murad’ın _ran
ile girdigi mücadele
için
devsirme
toplatılması ile ilgili olabilecegi
belirtilmektedir171. 1564 ve 1583 yılları arası
Yanya sancagının üç defa tahririnin yapılması da buna isaret
olabilir. Buna ek olarak,
Osmanlı Devleti’nin, bu savaslarda devsirme topladıgı düsünülürse,
Yanya’ya 1430
yılında tanıdıgı imtiyazları, XVI. yüzyılın sonuna dogru bir
anlamda esnettigi
düsünülebilir.
XVI. yüzyıldaki tüm bu tahrirlerde görünen
bir gerçek vardır ki, o da,
sehirdeki Müslüman nüfusun Hıristiyan nüfusa oranla çok az kaldıgıdır. Bu
durumun,
Yanya’nın imtiyazlı statüsünden ve bölgenin
daglık
yapısından kaynaklandıgı
söylenebilir. Görünen o ki, sehre, devlet
tarafından, Müslüman nüfus iskân
edilmemistir172.
Bunun yanı sıra, sehirdeki
Müslüman nüfus, bu süreçte, Hıristiyan
nüfus sayısındaki yüksek dalgalanmalara ragmen sabit
kalmıstır. Yanya sehrindeki
tek
Müslüman mahallesine dair tahrir kayıtlarına
baktıgımız zaman,
1530 yılında, Umur
Bey olarak gözüken mahallenin adının, sonraki
tahrirlerde sadece cema’at-i müslimanan
seklinde yazıldıgını
görmekteyiz.
Sehrin Hıristiyan mahalleleri isimlerini dini yapılardan azizlerden
almıslardır173.
Bu mahallelerden bazıları ise söyledir:
Aya Varvara, Aya Yerire, Aya
Nargir, Aya Kostandin, Aya Andre, Aya Yorgi,
Ayo Todor, Ayo Nikola, Ayo Vasil174.
Bunun yanında sehrin Bizans imparatoru II. Andronikos döneminde Metropolid
(Baspiskopos)
lik seviyesine getirilmesi de buradaki dini yasamın önemini gösteren
baska
bir örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca Yunanca ________175 (Çangaris) yani
ayakkabı tamircisi anlamına gelen Çengar
mahallesinin olması, burada, mesleki örgüte
dayalı bir mahallenin olduguna isaret
etmektedir.
1564 yılına ait tahrir defterinde, sehirdeki
vergi mükelleflerinin bazılarının
isimleri yanında yazan Arvanid, Selanik,
Parga, _stib,
Moranid(Moralı), Prespa gibi
kayıt düsülmesi,
Yanya’da, bu sehirlerden
gelip yasayan
insanların oldugunu
göstermektedir. Aynı defterde, Manastır
mahallesinin ilk sıradaki kayıtlılarının Toka
isimlerinin olması, Osmanlı Devleti öncesi
kısa bir süre Yanya’ya hâkim olan Tokko
ailesinin kalıntıları olabilecegini de akıllara
getirmektedir. Ayrıca Arnavut kabilelerden
biri olan Muzaki adının bazı isimlerle
yazılması da sehirdeki
Arnavut varlıgına isaret
etmektedir.
Yanya sehri,
yaklasık olarak
3500 ile 6000 arasında degisen nüfus
oranıyla,
incelenen dönem içerisinde, orta büyüklükteki
bir sehir
kapasitesine sahip oldugunu
ortaya koymaktadır176. Bunun yanı sıra, 1564
yılında 190 bin akçelik toplam gelirinin
100 bin akçelik kısmı (%52,63), 1579 ve 1583
yılında ise 165 bin akçelik toplam
gelirinin 113 bin akçelik kısmının (%68.48)
pazar vergisini olusturması,
kentin
hinterlandı tarafından beslendigini
göstermektedir
Durumu daha genel çerçeveden görebilmek adına
Yanya sancagının
kazaları
ve nahiyeleriyle birlikte nüfusuna bakmakta
fayda vardır.
1530 yılındaki tahrirde, nüfusun büyük
oranda, Yanya kazasında toplandıgı
görülmektedir. Ardından Grebene ve Narda
kazaları gelmektedir. Bu dönemde sancak
dâhilinde Yanya sehri dısında da
Müslüman nüfusa rastlanmasıdır. Narda sehrinde
68
hane ve 8 mücerredlik bir Müslüman nüfus
bulunmaktadır. Buna karsın,
1530 yılından
sonraki tahrirlerde, sancak dâhilinde, Yanya sehri dısında
Müslüman gözükmemektedir.
Bunun dısında
sancagın 1530
yılındaki nüfus ve gelirlerinin, bir sonraki tahrir olan 1564
yılındaki
verilere yakın oldugu
anlasılmaktadır.
1564 yılındaki veriler ısıgında,
sancaktaki nüfus dagılımını
ele alacak olursak,
ilk olarak, nüfusun Kurendoz, Çernokosta, Yanya,
Malkas, Zagoriya ve Grebene
hattında tahmini rakamla 10 bin seviyelerinde
oldugunu
görmekteyiz. Bu hat boyunca,
Yanya sehri,
Malkas ve Grebene yoluyla Selanik’e baglanmıstır.
Dolayısıyla, Selanik’in
ticaret hacmini de düsünerek
burasının aynı zamanda dogu-batı
ticaret yolu olması
sebebiyle nüfusun bu eksende toplandıgını
görebiliriz. Grebene nahiyesinin, tahmini
rakamla,
20 bin seviyesinde nüfus yogunlugu ile en
fazla nahiye olarak dikkati çekmesi
ve bazı köylerinde pazar vergisinin olması,
onun, ticaret yolunun ortasında olmasıyla
açıklanabilir179. _kincisi,
Yanya sehrinin art
bölgesi olarak görebilecegimiz
Malkas,
Kurendoz ve Çernokosta’nın
nüfuslarının digerlerine
göre fazla olması, Yanya sehri
merkez olmak üzere, onun etrafında bir
nüfusun sekillendigini
göstermektedir.
Yanya’dan uzaklastıkça,
kuzeyinde Arnavutluk sınırına dogru
Podgoryani ve
güneybatısında sahile dogru Laka
nahiyelerinin nüfusları daha azdır. Bunun yanında,
sahil kesiminde bulunan Preveze kalesi ve
tabi oldugu Rinase
nahiyesinde kalelerin
olusu
bu kaleler etrafında bir kısım nüfus yogunlasmasına sebep
teskil etmis olmalı.
Aynı zamanda yine Yanya, Koniça, Malkas,
Grebene, Narda gibi nahiyelerde kaleler
mevcuttur180. Bunların yanında fiziki kosulların da
nüfusun dagılımına etki
ettigi
söylenebilir. Özellikle Arnavutlugun
güneyinden Mora yarımadasının kuzeyine dogru,
Yunansitan’ın Epir bölgesini Makedonya ve
Teselya bölgesinden ayıran Pindos
daglarının
uzanması, Yanya’daki Müslüman nüfusun azlıgını
da açıklayabilir. Bu
dönemde Pindos daglarının
hemen dogu kesiminde
yer alan Florina, Kesriye, Serfice
hattının dogusuna dogru
Müslüman nüfus artmaktadır. Pindos dagının
batısında kalan
bölgede ise Yanya sehrindeki
tek Müslüman mahallesinden baska
Müslüman nüfus
gözükmemektedir.
Asagıdaki
tabloda, 1564 yılında, Yanya sancagına
ait nahiyeler, tabi oldukları
kaza
içerisinde, nüfusları çok olandan az olana dogru sıralanmıştır
4. 4. Yanya Sehrinin Ekonomik Yapısı
Sehrin ekonomisinin, XVI. yüzyılda, iyi oldugunu söylemek
mümkündür.
Kanuni Sultan Süleyman devri baslarında,
yaklasık 140 bin
akçelik geliriyle, Selanik,
Avlonya, Üsküp gibi sehirler dısında,
çevresindeki birçok sehirden
daha iyi bir gelire
sahip oldugunu görmekteyiz182. Yanya sehrinin
gelirleri ise, sancakbeyinin
tasarrufundadır.
Yanya’nın 1564 yılındaki tahririnde, 190 bin
akçelik gelirinin büyük bir
kısmının, yani yaklasık %53’ünün
pazar ve kantar gelirlerine dayanması, sehrin
kapasitesi oranından zengin bir ticaret
hacmini göstermektedir183. 1583 ve 1591
yıllarında ise sehrin geliri 165 bin akçeye düsmesine ragmen
niyabet ve pazar vergisinin
bir önceki tahrire oranla artıs göstererek
113 bin akçeye çıkmıstır.
Bu süreç içerisinde
hem nüfus hem de sehrin toplam
geliri düsmesine ragmen niyabet
ve pazar vergisinin
artıs göstermesi,
ticaret hacminin arttıga
isaret
etmektedir. 1564 yılındaki 190 bin
akçelik toplam gelirin, 1583 yılına kadar
geçen 20 yıl içerisinde, 165 bin akçeye
düsmesindeki
sebep ise, azalan nüfus dolayısıyla ispençe gelirinin düsmesi, olarak
gösterebiliriz184. Bunun dısında, diger vergi
gelirlerinde, genel olarak bir artıs
gözlenmektedir. ortadadır. Buradaki en önemli
tarımsal ürünü ise bugday
olusturmaktadır.
Yanya’nın daglık bir konumda olması da onun tarımsal bir faaliyet içine
girmesine
engel
olmus
olmalıdır.
Tahrir defterindeki kayıtlardan anlasılacagı üzere, sehirde,
önemli sayıda
meslek grubu vardır. Bu meslek grupları arasında
pabuççu, tabak veya debbag,
takyeci,
tabbah, berber ve halika gibi mesleklerin
daha ön planda oldugu
görülmektedir. Bunun
yanında, mahalle bazında Ayo Varvara-i büzürg
ve Aya Varvara-i küçük mahalleleri
barındırdıkları nüfusa oranla yüksek seviyede
meslek sahibi kisi
bulundurmaktadır.
Ayrıca Aya Varvara-i büzürg mahallesinde
kuyumcuların bulunması, burasının zengin
bir mahalle oldugunu
göstermektedir. Krada ve Pankid gibi yogun
nüfuslu mahallelerde
ise, bu yogunluga paralel
olarak, yüksek miktarda meslek erbabı vardır. Ayo Yorgi-i
küçük, Ayo Andre-i küçük, Modoryani, Aya
Postol gibi mahallelerde ise herhangi bir
meslekle ugrasan kisiye
rastlanmamaktadır. Sehirde,
yaklasık 200’e
yakın kisinin
meslek sahibi oldugu anlasılmaktadır186.
Her zanaat erbabının 5 kisilik
bir aileyi
geçindirdigini düsünürsek,
5478 kisilik sehir nüfusu
içerisinde, yaklasık 1000 kisinin
bundan geçimini sagladıgı düsünülebilir.
Diger bir deyisle sehir
nüfusunun yaklasık
olarak %20’si geçimini zanaattan saglamaktadır. Sehirdeki Müslüman
mahallesinde ise
bir tane hayyat, bir pabuççu ve bir berber
vardır.
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde, Yanya’daki
çarsı, pazar ve
panayırlar
hakkında bilgi vermektedir. Evliya Çelebi,
1670 yılında Yanya’yı ziyaretinde, sehrin
bir
bedestene sahip olmadıgını, buna
karsılık 1900
adet dükkânı bulundugunu
ve iskelelere
yakınlıgı
dolayısıyla, sehirde,
Avrupa’nın her yerinden çesitli
kumas
ve malların
getirilip satıldıgını
belirtir. Evliya Çelebi, burada, ayrıca her gün alısverisin oldugunu,
bilhassa, pazar kuruldugu dönemde sehrin çok
kalabalık bir hâl aldıgı
söyler. Yanya’da
kurulan panayır hakkında da bilgiler sunan
Evliya Çelebi, sehrin kıble
tarafında genis
bir alan üzerinde kale benzeri büyük bir
binanın oldugunu ve
burada güz vaktinde yılda
bir kez büyük bir pazarın kuruldugunu
kaydeder. Binanın dört kapılı ve dört büyük
sokagı
oldugunu
belirterek, burada, 366 adet kiremit ile örtülü kârgir dükkânların
oldugunu
belirtir. Ayrıca Üsküp ve Alasonya pazarlarına benzettigi bu pazar
için her
sene binlerce kisinin Rum,
Arap ve Acem’den mallarıyla gelip, burada, büyük paralar
kazandıgını,
insanların bu esnada oldukça eglendigini
söyler187.
4. 5. Yanya Kalesi
Stratejik yerleri veya geçitleri korumak
maksadıyla insa edilen
askerî bir yapı
olarak tanımlanan kale, ilk örneklerini,
insanlıgın ilk çaglarından
itibaren kendini,
ailesini ve yiyecegini korumak
güdüsüyle evinin etrafını koruyucu bir malzemeyle
örtmesi sonucu ortaya çıkmıstır. Ancak
zamanla kaleler gelismis ve evleri
korumanın
ötesinde bir sehri veya kasabayı koruma boyutuna varmıstır188.
Yanya kalesi ise, daha önce bahsettigimiz üzere,
Bizans imparatoru _ustinianus
tarafından, saltanatının hemen ilk yıllarında
527/8’de yaptırılmıstır.
_ustinianus’un
Yanya’da kurmus oldugu kale, bu
dönemde, Bizans’ın Balkanlardaki birçok sehrin
savunmasının güçlendirilmesi amacıyla yapılan
askerî bir stratejinin ürünü oldugu
söylenebilir. Nitekim Bizans, _ustinianus’un
saltanatı sırasında, askerî gücünün çogunu,
_talya ve _spanya
gibi yerlerin hâkimiyetini elde edebilmek için kullandıgından,
Balkanlar askerî anlamda savunmasız kalır.
Slavlar ise, Bulgarlar ile ittifak ederek
Balkan cografyası üzerinde iskâna baslar.
_ustinianus,
bu anlamda, Tuna’nın gerisini
kuvvetli müstahkem mevkilerle korumaya çalısır189. Yanya
kalesi de bu dogrultuda
olusturulan
müstahkem mevkilerden biri olmalıdır.
Kale, daha sonraları, Normanlar ve Epir
despotlugu zamanında
güçlendirildi.
Normanlar, X. yüzyılda Demotikon Mouseion
akropolisinin ve sehir
duvarlarının
yapılmasını sagladı. 1204 ve 1215 yıllarında Epir Despotlugunun tesekkül ettigi
dönemde ise, sehir duvarları saglamlastırıldı.
1367 ve 1384 yıllarından ise, Yanya’nın
Sırp hâkimi Tomas Preljubovic, kaleye kule insa
ettirdi190. Yanya kalesi, 1430 yılında,
Osmanlı hâkimiyetine geçince, II. Murat
tarafından, 18 Türk askeri, kaleyi teslim
almaları ve burada devamlı bir sekilde
kalmaları için gönderildi191.
Kaledeki Osmanlı muhafızları hakkında, iki
tahrir defteri bilgi vermektedir.
Bunlardan biri 367 no’lu 1530 yılına ait
icmâl Rumeli eyaleti muhâsebe-i defteri, diğeri ise 307 no’lu 1583 yılına ait
Yanya sancagı mücmel
mustahfazan defteridir.
1530 yılına ait icmâl defterde, kalede, 1
dizdar, 1 kethüda, 1 hatib ve 1 imam
ile birlikte 39 kale muhafızı görülmektedir.
Kalelerdeki bu muhafızlar, hizmetleri
karsılıgı
vergilerden muaftırlar. Ayrıca her birine görevlerinin sorumlulugu oranında,
çesitli
büyüklükte timarlar verilmektedir. Ancak 1530 yılına ait icmâl defterde,
muhafızların timarlardan ne oranda gelir
aldıklarını gösteren hisselerine ait bir bilgi
bulunmamaktadır. Bunun yanında, Yanya kazası
dâhilindeki gayrimüslimlere ait 26 köy
ve 3 mezra muhafızlara timar olarak verilmistir. Bu köy
ve mezraların toplam geliri ise,
59.392 akçe olarak gösterilmistir. Ayrıca
kalede, cemaati müselleman adı altında bazı
gayrimüslim ahalinin neccarlık, bennalık ve
haddadlık hizmeti vermeleri karsılıgında
vergiden muaf oldukları gözükmektedir192. Bu
icmâl defterde, aynı zamanda, kale
içerisindeki
askerî malzemeye ait bilgilerde mevcuttur.
307 no’lu icmâl Yanya sancagı
mustahfazan defterinde ise, Yanya kalesindeki
askerlerin ve din görevlilerinin timarları ve
bu timarlardan ne oranda gelir elde ettikleri
bilgisine ulasılabilmektedir. Bu icmâl defterde, 1 dizdar, 1 kethüda, 1 hatip ve
1 imam
ile 18 muhafız bulunmaktadır. Eldeki kayıtlar
göz önüne alındıgında, 1530
yılından
1583 yılına kadar geçen süre içerisinde,
kalenin muhafız sayısında bir düsüs
yasanmıstır.
Timarlardan en fazla geliri, dizdar elde etmektedir. Kale dizdarının, üç ayrı
köydeki timarlardan, toplam 5 bin akçelik bir
geliri vardır. Daha sonra, onun yardımcısı
olan kethüdanın 1600 akçelik geliri
bulunmaktadır. Kethüdayı ise, 1500 akçelik
gelirleriyle, kalenin hatibi ve imamı takip
etmektedir. Kalenin diger
muhafızlarının ise
1400 akçe ile 700 akçe arasında degisen gelirleri
vardır. Yanya kalesinin mustahfızına
ait timarlardan elde ettikleri toplam gelir
ise 31.500 akçedir. Tımar geliri olarak verilen
köy sayısı ise, 16 olup, hepsi Yanya sancagı
dâhilindedir193.
Evliya Çelebi, 1670 yılında Yanya’yı ziyaret
ettigi sırada, sehir ve
kalesi
hakkında bilgiler vermistir. Evliya
Çelebi, göle dogru uzanmıs bir tepe
üzerinde
asılmaz,
dayanıklı, bes
köseli yüksek
bir kale olarak niteledigi
Yanya kalesinin eski ve
korkunç görünümlü siyah duvarlara sahip oldugunu
belirtir. O, ayrıca, kalenin
Rumeli’nin ortasında iç kesimde kalmıs olmasından
dolayı, önemini yitirmis
oldugundan
da bahseder. Kale içerisinde toplam dört mahallenin oldugu ve bu dört
mahallenin ise hepsinin Müslümanlar
tarafından iskân edildigini
belirten Evliya Çelebi,
kale içindeki bu dört Müslüman mahallesinde
ise 800 hanenin oldugunu
ve evlerin altlı
üstlü, kiremit örtülü, kârgir, bahçesiz oldugundan
bahseder194. Kale içerisindeki
Müslümanlar ise buraya 1611 yılındaki
Dionysius öncülügündeki
isyandan sonra
yerlestirilmislerdir.
4. 6. Yanya’daki Vakıflar
Yanya sehrinde,
incelenen dönemde, vakıfların varlıgını
görmekteyiz. Ancak
sehre ait
tahrir defterlerindeki kayıtlar, sınırlıdır. 1564 yılına ait tapu tahrir
defterindeki
kayıtların bize aktardıgı kadarıyla,
Yanya’da, 11 adet vakıf bulunmaktadır195. Buradaki
vakıfların daha çok egitim hizmeti
verdikleri, kimisinin ise mescid ve câmi insa ettikleri
görülmektedir. Vakıfların gelirleri, sehirdeki
dükkânlara ait kira gelirlerinden,
degirmenlerden,
maden ve çayırlardan saglanmıstır. Bu
vakıflardan Behram Pasa
vakfının 20100 akçe geliri gözükmektedir.
Ayrıca, Yanya sehrinde,
Saray mahallesinde,
bir mescid ve muallimhanesinin oldugu anlasılmaktadır.
Burada, günlük 5 akçe
yevmiye ile bir imam, bir muallim ve günlük 7
akçe ile bir eczahan bulunmaktadır.
Kara Mustafa Bey vakfının, Lipadova çiftliginde insa ettigi mescidinde
günlük 4
akçeyle bir imam ve 3 akçeyle bir mütevellisi
gözükmektedir. Mehmed Aga
vakfının
ise, Yanya sehrinde, cami-i serif
yanında bir zaviyesi ve bir misafirhanesi oldugu
anlasılmaktadır.
Bu vakfın gelirlerini, 1100 akçe nakdiye ile sehirdeki 29 adet dükkân
olusturmaktadır.
Burada da egitim ve
yemek hizmetinin verildigi
görülmektedir.
Zaviyesinde bir imam ve seyh
görülmektedir. Piri çavus vakfı,
sehrin kalesi
içerisinde
bir mescide, 22 bin akçe gelir saglamıstır. Sinan
Subası vakfının
da, aynı adla bir cami
için, Narda kazasındaki bazı degirmen
gelirlerini, bu câmiye kaynak olarak aktarmıstır.
Ayrıca yine bu vakıf dâhilinde bir tekke
kaydı mevcuttur. Toplamda ise, Yanya’da,
vakıfların mescid ve zaviyelerinde 4 imam, 2
muallim, 1 seyh, 1 hatip
gibi az sayıda
dini ve ilmi görevlisi bulunmaktadır.
Buradaki vakıfların kurdukları mescidler
aracılıgıyla
halkın talim ve terbiyesiyle ilgilendikleri görülmektedir.
Evliya Çelebinin Seyahatnamesindeki
kayıtlarında ise, Yanya’daki câmi ve
mescidler hakkında bazı bilgiler mevcuttur.
Evliya Çelebi, özellikle Arslan Pasa
Câmii
hakkında detaylı bilgi verir. Bu câmii,
1617–18 yıllarında, Dionysius’un isyanından
hemen sonra yapılmıstır. Tırhala
sancakbeyi ve daha sonra Rumeli beylerbeyi olan
Arslan Pasa tarafından, sehrin
surları içinde yüksek bir mevkiiye insa
edilmistir. Arslan
Pasa
ve ailesinin türbeleri de burada bulunmaktadır. Evliya Çelebi, câmii’nin küçük
avlusunda ise kırk odadan mütesekkil Arslan
Pasa medresesi
ve as
evinden
bahseder196.
Bunun dısında,
Evliya Çelebi, sehrin
fethinin ardından, eski bir kilise üzerine
yapılmıs olan
Fethiye Câmii, çarsı ortasında
kârgir minareli, küçük avlulu eski bir yapı
olarak niteledigi Hünkâr Câmii, Namazgâh mahallesindeki Mustafa Efendi Câmii,
Behram Pasa Câmii, Ali
Aga Câmii, _skopya
mahallesinde Bâli Bey Câmii, Sab
Saban
mahallesinde _lyas Efendi Câmii, Yusuf Aga
Câmiinden bahseder. Bu câmiilerden
baska
12 adet mahalle mescidinin oldugunu
belirtir197.
XVI. Yüzyılda, Yanya’ya ait tahrir
defterlerinde kayıtlı vakıflar su
sekildedir:
Evkaf-ı Sinan Çelebi
Vakf-ı Behram Pasa
Vakf-ı merhum Kara Mustafa Beg ez-zaim Çavus Ali Pasa
Vakf-ı Mehmed Aga el merhum
Evkaf-ı Piri Çavus el merhum
Vakf-ı Sinan Subası
Vakf-ı Hacı Hatun bint-i Kılınç Bey?
Vakf-ı merhum Kılınç Bey
Vakf-ı Sinan Voyvoda
Vakf-ı Seyhzade
bint-i Solak
Vakf-ı merhum Muslihiddin Beyzade?
XVI. yüzyılda Yanya’ya ait tahrir
defterlerindeki kayıtlar ile 1670 yılında
sehri ziyaret etmis olan
Evliya Çelebi’nin aktardıklarını karsılastıracak
olursak, sehirde,
aradan geçen yaklasık yüz
yıllık dönemde, hem Müslümanlara ait mahalle sayısında
hem
de dini yapıların sayısında artıs oldugunu söylemek
mümkündür.
SONUÇ
Yanya sehri,
tarihin çok eski dönemlerinden beri çesitli
kabilelere, insan
topluluklarına ev sahipligi yapmıstır. Sehrin
bulundugu yer, göl
etrafında savunmayı
güçlendirmek amacıyla, bir kalenin insasıyla
meydana gelmistir. Fakat,
bölgedeki
birçok sehir
gibi, tarih içerisinde birçok kez isgal
edilmistir. Bizans
döneminde, çesitli
imtiyazlar kazanan Yanya, benzer imtiyazları,
Osmanlı hâkimiyeti altında da
sürdürmüstür.
Fakat XVII. yüzyılın baslarındaki
bir isyan sonucu, sehirdeki
Hıristiyan
halk, kale dısına sürülmüstür.
Sehir,
Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında sancak
merkezligi
yapmıstır. Buna ragmen Yanya,
incelenen dönemde, orta büyüklükteki bir
sehir görüntüsü çizmektedir.
Yanya’daki Müslüman nüfus, XVI. yüzyılda,
azınlıkta kalmıstır. Sadece
tek
bir mahallede Müslüman nüfus gözükmektedir. Sehrin
nüfusunun büyük bir bölümünü
Hıristiyanlar olusturmustur. Bunun
yanı sıra, sehirde, bu
dönemde Yahudi nüfus da
meskûn gözükmektedir.
Antik bir yerlesim olarak karsımıza
çıkan Kesriye ise, yanı basındaki
gölün de
etkisiyle neolitik dönemden bu yana insan
topluluklarının yerlesimine
ev sahipligi
yapmıstır.
_ustinianus,
VI. yüzyılda, birçok Balkan sehrinde
yaptırdıgı gibi,
Kesriye’de
de, kale yaptırarak burayı müstahkem bir hale
getirmistir. Ancak sehir, Balkanlarda
çesitli
tarihlerde güçlü devletlerin hâkimiyetine girmekten kurtulamamıstır.
Sırasıyla
Normanlar, Bulgarlar, Epir Despotlugu, Sırplar
ve dolayısıyla onu elinden kaybetmek
istemeyen Bizans devleti arasında gidip gelmistir.
Serfice de, Yanya ve Kesriye gibi, benzer
süreçlerden geçerek, Balkanlardaki
hâkim devletlerin eline geçmistir.
XIV. ve XV. yüzyılda, Osmanlıların, Rumeli’de
gerçeklestirdigi hızlı
futûhât
sonucu,
1385 yılında Kesriye ve ondan kısa bir süre sonra 1393 yılında Serfice, 1430
yılında ise Yanya, Osmanlı hâkimiyeti altına
girmistir. Daha
önce Balkanlardaki
istikrarsızlık sonucu harap olan bu sehirler,
Osmanlıların merkezi gücü ve kanunları
sayesinde istikrara kavusmuslardır.
İncelememizi olusturan
her üç sehir,
Osmanlı Devleti’ne geçtikten sonra
Yanya, kendi sancagının
merkezi; Kesriye ve Serfice ise, Pasa
livasına baglı birer
kaza
merkezi olmuslardır. Kesriye’de, inceledigimiz
dönemde, kaza merkezine baglı
köylerin
sayıları, yıllara göre degismekle
birlikte toplamda 154 köyün varlıgı
tespit edilmistir.
Serfice’de ise, kaza merkezine baglı 64
Hıristiyan köyü ile yaklasık
50 adet cema’at ve
yörük köyü tespit edilmistir.
Osmanlı Devleti’nin nüfuz altına girdikten
sonra, her üç sehre,
Müslüman bir
nüfus yerlestirilmistir.
Müslümanlar, bu sehirlerde,
Hıristiyan nüfusa oranla azınlıkta
kalsalar da buralarda camii, mescid,
zaviyeler kurarak _slami
hayatın gereklerini
buralara tasımıslardır.
Özellikle, Makedonya bölgesinin _slamlasmasında
etkili olan
Kasım Baba ve Aydın Baba, Kesriye’de, zaviye
kurarak bir anlamda bölgede
_slamiyet’in yaygınlasmasına
vesile olmuslardır.
Kesriye’deki Müslüman nüfus, 1530 ile 1611
yılları arasında dalgalı bir
görüntü sergilemistir. 1530
tarihinde 81 hane, 1570 tarihinde 132 hane, 1611’da 42 hane
olarak gözükmektedir. Hıristiyan nüfus ise,
Müslüman nüfusa oranla daha istikrarlı bir
görüntü sergilemektedir. Baktıgımız zaman sehirde 1530
yılında 664 hane, 1570 yılında
647 hane ve 1611 yılında ise 624 hane karsımıza
çıkmaktadır. Bununla beraber, sehirde,
Yahudi nüfusun varlıgı da
görülmektedir. _nceledigimiz tahrir
defterleri sonucu
sehirdeki Yahudi nüfus, 1530’da 10 hane, 1570 yılında 9 hane ve
1611 yılında ise 20
hane olarak karsımıza çıkmaktadır.
Serfice’de, 1530 ve 1611 yılları arasında,
Müslüman nüfusta bir dalgalanma
söz konusu olmustur. Sehirdeki
Müslümanlara ait hane sayıları, 1530 yılında 84, 1570
yılında 79 ve 1611’da önemli bir artısla 176 hane
olarak karsımıza çıkmıstır. Bu
tarihte
aynı zamanda sehirde önceki dönemlerde tek olarak gözüken Müslüman mahallesi
sayısı 6’ya yükselmistir. Bu
mahalleler cami ve mescid etrafında sekillenmistir. Bu dini
yapıların artması, sehirdeki
Müslüman nüfustaki artısı
cazip hale getirmis
olabilir.
Müslümanlar arasında akıncı ve sipahiler de
bulunmaktır. Sehirdeki
Hıristiyan nüfus
ise, 1530 yılında 914 hane gibi önemli bir
rakam iken 1570 ve 1611 yıllarında sırasıyla
614 ve 662 hane olarak gözükmektedir.
Ele aldıgımız
sehirlerin
ekonomilerine geldigimizde
ise Yanya’nın pazar
gelirleri ön plana çıkmaktadır. Sehrin
ticareti, kaynaklar el verdigi
ölçüde iyi
gözükmektedir. Nitekim sehrin toplam
geliri içerisinde, pazar geliri %50’nin altına
düsmemektedir.
Bunun yanı sıra, sehirde,
meslekî faaliyetler de sürdürülmüstür.
XVI.
yüzyılın ortasında, sehirde, en
fazla dericilik, bakırcılık, ayakkabıcılık gibi mesleklerin
yapıldıgını
görmekteyiz.
Kesriye’nin göl mahsullerine dayanan bir
ekonomik yapı kurdugu
açıktır.
Dalyan vergisi, XVI. yüzyılda, toplam gelirin
%30’unun altına düsmemektedir.
Bunun
yanında, Kesriyede, üzüm bagları ve ondan
elde edilen veya islenen
mahsûl, ekonomik
olarak önemli bir katkı saglamıstır. Sehrin pazar
gelirleri ise, toplam gelirin 1530
yılında %24’ünü, 1570 yılında %26’sını, 1611
yılında ise %16’sını olusturmaktadır.
Debbaglık,
pabuççuluk ve terzilik ise, sehirdeki
en önemli meslek kollarını
olusturmustur.
Serfice’nin 1530 yılındaki vergi gelirine
baktıgımızda,
ekonomik olarak
yetersiz gözükmektedir. Bu tarihteki en
önemli geliri olan pazar vergisinin, sadece 10
bin akçede kalması, sehrin
ticaretindeki yetersizligini
göstermektedir. Buna ragmen
1570 ve 1611 yıllarında bir canlanma yasanmıstır. Bu
tarihlerde sehrin toplam
vergi
geliri miktarı, 104 bin akçeye yükselmistir. Aynı
zamanda pazar geliri ve üzüm
baglarında
elde edilen gelir önemli bir artıs göstermistir. Sehirde, aynı
zamanda, bir
panayırın kuruldugu da
gözlemlenmistir. Bunun
yanı sıra, 1530 yılında, sehirde
nehir
üzerinden bir tasımacılık
yapıldıgı
görülmektedir. Serfice’de, 1530 ila 1611 yılları arası
ise debbaglık, kazancılık, berberlik, pabuççuluk en önemli meslek kollarını
olusturmaktadır.
İncelenen Yanya, Kesriye ve Serfice birbirine benzer tarihi
süreçlerden
geçmislerdir.
Her üç sehirde de
Osmanlı hâkimiyeti saglandıktan
sonra Müslüman nüfus
azınlıkta
kalmıstır.
1 yorum:
Yanya bölümünü okudum.DEDEM ANNEM VE BABAM PARGADAN MÜBADELE İLE GELMİŞLER.PARGADAKİ MÜSLÜMAN AİLELER NEREDN GELİP ORAYA YERLEŞTİRİLMİŞLER.KAYNAK BULAMADIM.PARGA YANYAYA BAĞLI BİR NAHİYE YA DA KÖY.MUĞLADAN [YÖRÜK]GELDİKLERİ SÖYLENİYOR.SAĞLIKLI KAYNAKLAR BULAMADIM.BİLGİLNDERİRSENİZ SEVİNİRİM.
Yorum Gönder