21 Eylül 2015 Pazartesi

BİR ÜNİVERSİTE TEZİNDEN YANYA BÖLÜMÜ

T.C. ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI
YENİÇAG TARİHİ BİLİM DALI
KUZEY YUNANİSTAN’DA OSMANLI KLASİK DÖNEMİNDE
ÜÇ SEHİR (YANYA, KESRİYE, SERFİCE)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
HAZIRLAYAN ONUR KABAK
DANISMAN DOÇ. DR. AYSE KAYAPINAR
BOLU

4. YANYA SEHRİ
4. 1. Yanya Sehrinin Tarihi
Bugün, Yunanistan’ın kuzeybatı bölgesini ihtiva eden Epir140 (____   _-
Epiros) bölgesinin merkezi olan Yanya sehri, Miçikeli dagının eteginde, deniz
seviyesinden 520 metre yükseklikte bir plato üzerinde ve Pamvotis gölünün batı
kesiminde bulunmaktadır141.
Sehrin hangi tarihte kurulduguna dair kesin bir bilgi yoktur. Buna ragmen,
tarihçi Prokopios’un eserine atıfla Bizans imparatoru _ustinianus (527 – 565)’un
saltanatının ilk yıllarında (527 – 528), antik Euroia142 bölgesinde iyi tahkim edilmis bir
sehir kurdugu ve bir kısım halkı da bu sehre naklettigi belirtilmektedir143. Yanya adının,
140 Pindos dagları ile _yonya denizi arasındaki daglık bölgedir. Kuzey sınırını Arnavutluk, güney sınırını
ise Narda sehri olusturmaktadır. Hem cografi bir bölge hem de idari bir bölgedir. Bölgede antik
dönemlerden itibaren çesitli kabilelerin (Molossiler, Thesprotiler ve Chaoniler) yerlesimi görülmüstür.
M.Ö. 470–330 yılları arasında Molossiler, M.Ö. 330–231 yıllarında Epir Kırallıgı (Bu dönemde ünlü
Makedon ve Epir kralı Piros önderliginde Roma ile mücadeleye girilmistir), M.Ö. 231–167 yıllarında
ise Epir Ligi (bölge kabileleri arasındaki koalisyon) burada hâkimiyet kurmustur. Daha sonra
Makedonya krallıgı ile Roma arasındaki savaslarda bölge iki güç arasında kalmıs ve sonunda Roma
hâkimiyetine geçmistir. _mparator Diocletian (284-305) döneminde eyalet haline gelen bölge, 327–338
yıllarında ise Eski Epir (Güney Epir) ve Yeni Epir (Kuzey Epir) olmak üzere iki eyalete bölünmüstür.
Daha sonra Bizans’ın hâkimiyet alanına giren Epir, kısa aralıklarla 10. yüzyılda Bulgar Çarı Samuel ve
11. yüzyılın sonunda Norman istilasına ugramıstır. 13. yüzyılda 4. haçlı seferinde Bizans’ın baskenti
olan _stanbul’un Latin istilasına ugramasıyla despotluk haline gelmistir. Kısa aralıklarla Venedik ve
Slav istilasına ugrasa da 15. yüzyıldan 20. yüzyılın baslarına kadar Osmanlıların elinde kalan bölge,
son olarak Yunanistan hâkimiyetine geçmistir
Joanni adında bir Bizans prens veya prensesinden ya da bugün Arslan Pasa Câmii’nin
oldugu yerde bulunan eski Yoannis Prodromos manastırından almıs olabilecegi rivayet
edilmektedir. Bununla birlikte, sehrin adı, ilk kez, 673 yılında gerçeklestirilen
Navpaktos (Lepanto-_nebahtı) konsilinde olmak üzere 879 yılındaki _stanbul konsili ve
1020 yılında Bizans imparatoru II. Vasil (976–1025)’in çıkardıgı emirnâmelerde de
geçmektedir144. Bu konsillerde Yanya, Navpaktos baspiskoposluguna baglı piskoposluk
seviyesinde bir sehir düzeyinde görülmektedir145.
Yanya, kuruldugu düsünülen VI. yüzyılın ortalarından itibaren, genellikle,
Balkan cografyasında hâkimiyet kurmus ya da kurmak isteyen çesitli güçlerin hedefi
haline gelmistir. Sehir, X. yüzyılın baslarında, Balkanlarda önemli bir güç haline gelen
I. Bulgar Devleti’nin çarı I. Simeon (893–927) tarafından ele geçirildi. I. Simeon,
Yanya dâhil olmak üzere ayrıca Epir, Teselya ve Arnavutluk’u da kendi sınırları
içerisine kattı146. Sehir, daha sonra, 1081 yılında _talya’dan gelen Normandiyalıların
saldırılarına maruz kaldı. Robert Guiskard önderligindeki Normanlar, hedefleri olarak
gördükleri Bizans imparatorluk tacını elde edebilmek amacıyla Adriyatik denizinin
dogu sahilinde bulunan Dıraç sehrini kusattılar. Bizans tahtına henüz çıkmıs olan
Aleksios Komnenos (1081 - 1118) ise, Normanların bu ilerleyisi karsısında, Venedik ile
ittifak anlasması yaparak Norman ilerleyisini durdurmak istedi. Her ne kadar
Venedikliler, imparatorla yaptıkları anlasma dogrultusunda Normanları denizde
durdurabilmisse de, Bizans, Norman gücünü kırmayı basaramadı. Kısa süre içinde de
Dıraç sehri, Normanların eline geçdi. Böylece kendisine imparatorluk yolunu açan
Guiskard, Epir ile birlikte Makedonya ve Teselya’yı isgal etti. Ancak Sicilya’da patlak
veren bir isyan sebebiyle Guiskard, kumandayı oglu Bohemund’a bırakarak _talya’ya
döndü147. Bohemund, Yanya’yı isgal ederek sehrin etrafına hendek kazdırıp, surlarını
tamir ettirdi148. Fakat bu sırada Güney _talya’da isyanın devam etmesi ve salgın
hale getirildigi belirtilir. Bu tanımlamadan yola çıkılarak burasının Yanya oldugu düsünülür.
Hastalıkların bas göstermesi Norman gücünün kırılmasını sagladı149. Nitekim 1084
yılında Aleksios Komnenos ve Bohemund arasında Larissa yakınlarında gerçeklesen
savasta, Bohemund, yenilerek geri çekilmek zorunda kaldı150.
Yanya, XIII. yüzyılın baslarından itibaren ise Latin isgaline karsı direnisin ve
Epir Despotlugunun önemli bir merkezi haline gelir. Bizans, 1204 yılında, IV. Haçlı
seferini düzenlemek için _stanbul’a gelen Latinler tarafından isgal edildi. Baskent
_stanbul yagma edildi. Bunun akabinde, I. Mihail Komnenos Dukas (1205 – 1215),
Epir’e geldi. Burada, 1215 yılında, Epir despotlugunu kurdu. Mihail, kısa sürede,
sınırlarını Yanya da dâhil olmak üzere Arnavutluk içlerinden Korint körfezine kadar
genisletti. Ardından, Latin isgaline karsı direnise geçti. Narda (Arta) sehrini Epir
despotlugunun idarî merkezi yapan Mihail, Yanya’nın da etrafını kalelerle çevirterek,
sehri, despotluk içinde önemli bir hale getirdi151. Onun ardılı olan Teodoros Komnenos
Dukas (1215 – 1230) ise despotlugun sınırlarını daha da genisletti. Bazı Arnavut ve Sırp
boylarını da yanına alarak 1224 yılında Selanik’i ele geçirdi. Teodoros, kendisini aynı
zamanda imparator ilan etti. Selanik üzerindeki hâkimiyeti sagladıktan sonra Edirne’yi
de ele geçiren Teodoros, Latinlerin isgali altında bulunan _stanbul’u kusattı. Fakat
_stanbul’u kusattıgı sırada Bulgarlarla bir savasa tutustu. Teodoros, Bulgar çarı II. Asen
ile 1230 yılında gerçeklesen Klokotnica savasında yenildi ve esir düstü152. Teodoros’tan
sonra ise Epir’in yeni hâkimi yegeni II. Mihail Komnenos Dukas (1230 – 1266) oldu.
Bu arada 1204 yılındaki isgalden sonra tıpkı Epir’de oldugu gibi _znik’te de
Latinlere karsı bir direnis baslamıstı. Hem Epir despotlugu hem _znik _mparatorlugu,
Latinlerle olan mücadelelerinin yanı sıra, Bizans imparatorluk tacı için birbirleriyle
mücadele içerisine girdiler. Nihayetinde bu iki güç arasında vuk’u bulan imparatorluk
üzerindeki hak iddiası, iki tarafın, 1259 yılında Pelagonia savasına sürüklenmesine
neden oldu. Bu savastan galip ayrılan _znik, iki yıl sonra, 1261 yılında _stanbul’u da
Latinlerin elinden geri almayı basardı. _stanbul’un Latin isgalinden kurtulmasıyla
Bizans, tekrardan imparatorluk içerisinde birligini kurmaya çabaladı. Ancak, Epir
Despotlugu, Bizans’tan ayrı bir yönetim sergilemeye devam etti153. Bizans ise devletin
birligini saglamak amacıyla bu ayrılıkçı yönetimleri kendi hâkimiyetine almak istedi.
Bu sırada Bizans, Epir ile Teselya arasındaki vuku bulan bir mücadeleden fırsat bularak,
1290 yılında Epir despotlugunun topraklarına girdi. Yanya sehrini kusatma altına aldı.
Ancak Sırpların, Bizans güçlerine müdahale etmesinden dolayı bu sefer basarısızlıkla
sonuçlandı154.
1318 yılında ise sehrin Bizans kontrolüne geçtigi görülmektedir. Bizans
imparatoru olan II. Andronikos (1282–1328), sehri, baspiskoposluk seviyesine
yükselterek buranın önemini arttırdı. Ayrıca, Bizanslılar, sehri ellerinde tutabilmek için
Yanya’ya bazı ayrıcalıklar da tanıdılar. Bu dogrultuda, sehir halkına yerel yönetim
hakkı, ticaret vergilerinden ve sehir dısındaki askerî yükümlülüklerden muafiyet, mal ve
mülk elde edinebilme hakkı gibi bazı imtiyazlar tanındı. Sehirdeki Yahudilerin de diger
vatandasların elde ettigi serbestlikten ve ayrıcalıklardan yararlanabilmeleri hakkı
saglandı 155. Bizans, Yanya için bu hakları tanıdıgı sırada Kefalonya Kontu olan _talyan
Orsini ailesinden Nicolas Orsini, Epir Despotu olan Tomas’ın öldürülmesini saglayarak
Epir’de hâkimiyet sagladı. Fakat hâkimiyet alanı, sadece, Epir’in güney bölgesiyle
sınırlı kaldı. Yanya kenti dâhil kuzey bölgesinin bu süreçte Bizans hâkimiyetine bag
kaldıgı görülmektedir156. Nicolas’tan sonra despotlugu ele alan _oannis Orsini ise,
Bizans ordusu tarafında püskürtüldü. Bir süredir Arnavut kabilelerin istilasına ugrayan
ve isyanların patlak verdigi Epir’in kuzey bölgelerinde ise Bizans, Aydınoglu Umur’un
göndermis oldugu Türk birliklerinin yardımıyla güvenligi saglayabildi157.
Yanya, bu dönem içerisinde Balkanlarda yasanan siyasi istikrarsızlıktan
oldukça etkilenmis gözükmektedir. Nitekim sehir, 1348 yılında Stefan Dusan tarafından
ele geçirildi. 1331 yılında kendisini Sırp kralı ilan eden Stefan Dusan, Bulgar Devletiyle
ittifak kurarak sınırlarını genisletti. Ardından, Bizans tahtı için İoannis Kantakuzinos
1348 yılında, Epir’i ele geçirdi158. Sırp orduları Epir’i ele geçirdigi sırada, bölge,
çogunlukla Arnavut göçmenlerin akınları dolayısıyla bir kargasa içerisinde
bulunmaktaydı. Stefan Dusan, bu kargasadan faydalandı. Yanına yerel güçleri de alarak
bölgedeki hâkimiyetini kolayca sagladı. Daha sonra, Stefan Dusan, burasının yönetimini
despot ünvanıyla Simeon Uros’a verdi159.
Simeon Uros, despot ünvanıyla Epir ve Teselya’nın hâkimi olarak bulunsa da,
aslında, Yanya hariç Epir’in büyük bir bölümünün yönetimi Ghin Boua ve Peter Ljosha
gibi Arnavut seflerinin kontrolündeydi160. Yanya halkı ve ileri gelenleri, 1366 yılında,
bu Arnavut kabilelerinden korunmak için Teselya’da bulunan Simeon Uros’a bir elçi
göndererek sehirlerine bir idareci göndermesini talep ettiler. Bu istek karsısında
Simeon, Yanya’nın yönetimine Tomas Preljubovic’i atadı. Ancak, Preljubovic, sehir
yönetimini ele aldıktan sonra burada zalimce bir yönetim sergiledi. Yanya’da bulunan
kiliselerin mülklerini ele geçirdi. 1367 yılında sehrin piskoposuyla ters düserek onu
sehirden sürgün etti. Yerel aristokrasi ve halk üzerinde baskı olustururdu ve onlardan
agır vergiler aldı. Yanya hâkimi Preljubovic, içeride bu sekilde bir yönetim sergilerken,
sayıları giderek artan Arnavut kabilelerin Epir’de iyiden iyiye hâkimiyet kurdukları
görülmekteydi. Preljubovic, Yanya üzerinde de hâkimiyet kurmak isteyen Muzaki,
Zenebisi, Malkasi gibi Arnavut kabileleri ile zorlu bir mücadeleye girdi. Hatta
Yanya’nın güneyinde bulunan Narda’nın Arnavut idarecileri Peter Ljosha ve daha sonra
onun yerine geçen Ghin Boua, Narda üzerinden Yanya’ya birkaç kez saldırıda
bulundular. Fakat basarılı olamadılar161. Yanya’ya gerçeklestirilen bu Arnavut
akınlarından korunmak için Preljubovic, 1380 yılında Osmanlı birliklerinden yardım
talep etti. Bu yardım çagrısına olumlu yanıt veren Osmanlıların yardımıyla o, Yanya
çevresindeki bazı mevkileri geri alabildi. Hatta Osmanlı kuvvetleri, kendileri için de, bir
takım mevkiler elde ettiler. Bununla birlikte, 1384 yılında, Timurtas Pasa, birlikleriyle
Narda’yı ele geçirmeye çalıstı. Fakat muvaffak olamadı. 1384 yılında Preljubovic, kendi
koruması tarafından öldürülünce, sehir halkının daha bir hosgörüyle baktıgı karısı,
Yanya’da 1378’den beri esir olarak tutulmakta olan Floransalı Esau del Buondelmonti
ile evlendi. Böylece sehrin yönetimi Buondelmonti’nin eline geçti. Sehrin yeni hâkimi,
Yanya’da, isleri ele aldıgı sırada bir baska güç, Epir üzerinde sekil almaktaydı. _yonya
adalarında durumunu saglamlastıran _talyan Tokko ailesinden I. Karlo Tokko, 1408
yılında, Arnavutlardan Narda yakınlarını ele geçirdi. Yanya’da bulunan Buondelmonti
ile de akrabalık kurmus olan I. Tokko, 1411’de, Buondelmonti’nin ölümü üzerine
Yanya’yı aldı. 1416’da ise Narda’nın Müslüman olmus olan ve Yakub adındaki
yöneticisi ölünce, sehir halkı, Tokko’ya sehri teslim ettiler. Yanya, Osmanlılar
tarafından fethedilmeden bir yıl önce, 1429 yılında, I. Karlo’nun gayrimesru oglu ile
onun yegeni II. Karlo arasındaki yönetim mücadelesine sahne oldu162. Ancak, 1430
yılında, Osmanlı birlikleri bölgeye girerek, anlasma yoluyla, barıs içinde sehrin
yönetimini ele aldı.
4. 2. Osmanlı Hâkimiyetinde Yanya Sehri
Osmanlı birliklerin yukarıda da belirtildigi üzere XIV. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren bölgeye girdikleri bilinmektedir. I. Murad’ın saltanat yıllarında
özellikle Çirmen savasının ardından Makedonya bölgesinde hızlı bir fetih
gerçeklestirilmisti. Kara Timurtas Pasa kumandasında Osmanlılar, Epir’in
kuzeydogusunda yer alan Manastır’ı fethetti. Ardından, Arnavutluk havalisine akınlarda
bulundu. Sultan I. Murad’ın hükümdarlıgı sırasında Epir ve Arnavutluk’un tam
anlamıyla fethine tesebbüs edilmedi163.
Ankara Savasından sonra içine düsgü fetret döneminden kısa süre içerisinde
çıkan Osmanlı Devleti, Balkanlardaki futûhâtına devam etti. Bu sırada, 1429 yılında,
Tokko ailesi arasında Epir üzerindeki hak mücadelesinden dolayı bir iç savas patlak
verdi. Selanik’in 1430 yılında tekrar fethedilmesinin ardından, Sultan II. Murad, Rumeli
Beylerbeyi olan Sinan Pasa’yı, Yanya üzerine yolladı. Osmanlı birliklerine karsı,
Yanyalılar, daglık bölgelerde savunma haline geçtiler. Ancak hem II. Murad hem de
Sinan Pasa, Yanyalılara amannâme göndererek sehri barıs içerisinde teslim etmelerini
önerdiler. Özellikle, Sinan Pasa, sehrin ileri gelenlerine hitaben yazmıs oldugu namede,
Yanya’nın teslim sartlarına uydugu takdirde çocukların esir alınmayacagını, kiliselerin
tahrip edilmeyecegini, kimsenin canına zarar gelmeyecegini ve timarların eskisi gibi
sahiplerinde kalacaklarını belirtti. Aksi takdirde, sehrin, Selanik gibi tahrip edilecegini
bildirerek Yanya’nın teslim edilmesini istedi. Yanyalılar, yukarıda belirtildigi üzere,
Bizans devri döneminde II. Andronikos’un tanımıs oldugu imtiyazların aynen devam
etmesi karsılıgında sehrin yönetimini, 1430 yılında, Osmanlılara bıraktılar164. Yanya’nın
fethini müteakip Epir bölgesinin diger önemli bir merkezi olan Narda’ya kaçan II. Karlo
Tokko, burada 1448 yılında ölünce, Osmanlılar, 1449 yılında burayı da alarak Epir’in
fethini tamamladı165. 1430 yılında Osmanlı hâkimiyetine giren Yanya’da, 1611 yılına
kadar kayıtlara yansıyacak sekilde herhangi büyük bir olay yasanmamıstır. Bu anlamda
sehir, Osmanlı Devleti’nin saglamıs oldugu ayrıcalıkları 1611 yılına kadar sürdürmüs
görünmektedir. Ancak, 1611 yılında patlak veren ve öncülügünü eski Tırhala piskoposu
olan Dionysius Syklosophos’un baslattıgı isyan, sehrin tarihine de önemli bir etki
bırakmıstır. Kilise tarafından astrologluk, falcılık ve seytanlarla iliski içerisinde oldugu
gerekçesiyle görevinden alınan Dionysius, Venedik’in de yardımıyla yanına aldıgı bazı
köylüleri silahlandırarak, savunmasız bazı Türk köylerine saldırdı. Buradaki Müslüman
halkı katletti. Daha sonra, Yanya sehrine saldırarak, burada, Osman Pasa’nın sarayını
atese verdi. _syan, bir süre sonra, Osmanlı birlikleri tarafından etkisiz hale getirildi.
Piskopos yakalandı. Piskopos ve takipçileri öldürüldüler. Bu isyan üzerine Osmanlı
Devleti’nin verdigi kararla, 1613 yılında, kale surları içerisinde yasayan Hıristiyan
halkın yarısı, bir daha girmemek üzere kale surları dısarısına çıkartıldı. Hıristiyanların
kale içinde kalan diger yarısı da, 1618’deki bir kararla, tamamen dısarı çıkartıldı. Sehir
surları dısına sürülen gayrimüslim halkın yerine ise Müslümanlar ve Yahudiler
yerlestirildi166.
4. 3. Yanya Sehrinin Nüfusu
Osmanlı Devleti bir bölgenin fethini gerçeklestirdikten hemen sonra, o yerin
tahririni yapardı. Bu dogrultusunda, fethedilen yeri, kendi idari ve askerî yönetim
sistemi içerisine dâhil ederdi. Yanya’nın fethinin ilk yıllarına ait tahriri, arsiv
kayıtlarında yoktur. Buna ragmen, sehrin fethini müteakip Epir bölgesini içine alacak
sekilde Yanya sancagının kuruldugunu düsünebiliriz.
Yanya sehri, nefs-i Yanya seklinde, Yanya nahiyesine baglı olarak
bulunmaktadır. Sehrin nüfusuna iliskin en erken kayıt, Rumeli’nin cizye hesabına
iliskin bir muhasebe defterinde verilmektedir. 1488/9 yılına ait bu deftere göre Yanya,
Podgoryani ve Papinkoz ile birlikte 3346 hane olarak gözükmektedir. Bu hanelerden
elde edilen cizye miktarı ise 119.771 akçedir
1530 tarihli icmâl defterde ise, Yanya sehrinde, 39 Hıristiyan ve 1 Müslüman
mahallesi olmak üzere toplam 40 mahalle bulunmaktadır. Sehirdeki toplam 689
haneden 45’i Müslümanlara ait bulunurken, geriye kalan 644 hane ise Hıristiyanlara
aittir. Bunun yanında sehirde 5 mücerred, 1 bive, 1 pirfani (yaslı) Müslüman kaydı ile
13 mücerred, 36 bive ve 1 pirfani Hıristiyan kaydı mevcuttur. Buradan hareketle her
hanede ortalama 5 kisinin yasadıgını düsünerek ve buna mücerred ve bive sayısını
ekleyerek sehrin bu tarihteki nüfusu hakkında tahmini bir rakam verebiliriz. Buna göre,
Yanya’da, 1530 yılında, yaklasık 232 Müslüman ve 3270 Hıristiyan olmak üzere
yaklasık 3502 kisi yasamaktaydı
Burada verilen hane sayısı sadece Yanya nefsine ait olmayıp Podgoryani ve Papinkoz da buna
dâhildir.
1564 yılındaki tahrirde, 36 Hıristiyan mahalleye karsı 1 cema’at-i Müslüman
kaydı bulunmaktadır. Bu 36 Hıristiyan mahallesinde 1195 hane ve 135 mücerred kayıtlı
bulunurken, tek Müslüman mahallesinde ise 50 hane ve 8 mücerred bulunmaktadır.
Buna göre, 1564 yılında, sehirdeki toplam nüfus mücerredler ile beraber 6111 Hıristiyan
ve 258 Müslüman olmak üzere 6369 kisi olarak görmekteyiz169. Bu durumda 1530
yılından 1564 yılına kadar geçen süre içerisinde, sehrin nüfusunda, büyük bir artıs
oldugu görülmektedir. Bu süreç içerisinde, sehirde nüfusun yaklasık iki kat oranında
artması, sehrin senlendirildiginin ve dısarıdan göç aldıgının bir göstergesi olmalıdır.

1564 yılındaki tahrirde, 36 Hıristiyan mahalleye karsı 1 cema’at-i Müslüman
kaydı bulunmaktadır. Bu 36 Hıristiyan mahallesinde 1195 hane ve 135 mücerred kayıtlı
bulunurken, tek Müslüman mahallesinde ise 50 hane ve 8 mücerred bulunmaktadır.
Buna göre, 1564 yılında, sehirdeki toplam nüfus mücerredler ile beraber 6111 Hıristiyan
ve 258 Müslüman olmak üzere 6369 kisi olarak görmekteyiz169. Bu durumda 1530
yılından 1564 yılına kadar geçen süre içerisinde, sehrin nüfusunda, büyük bir artıs
oldugu görülmektedir. Bu süreç içerisinde, sehirde nüfusun yaklasık iki kat oranında
artması, sehrin senlendirildiginin ve dısarıdan göç aldıgının bir göstergesi olmalıdır.

1579 ve 1583 yılındaki tahrirlerde170 ise, 4115 Hıristiyan’a karsı 258
Müslüman ve 170 Yahudi olmak üzere 4543 kisi bulunmaktadır. Müslüman nüfusun
1530 yılından 1583 yılına kadar geçen süre içerisinde sehirdeki nüfusunda pek fazla
degisiklik olmamıstır. Buna karsılık Hıristiyan nüfusta ve dolayısıyla sehir nüfusunda
gözlenen yaklasık 1850 kisilik bir azalma gözlenmektedir. Bu azalmanın 1572 yılındaki
_nebahtı (Lepanto) savası ve daha sonra III. Murad’ın _ran ile girdigi mücadele için
devsirme toplatılması ile ilgili olabilecegi belirtilmektedir171. 1564 ve 1583 yılları arası
Yanya sancagının üç defa tahririnin yapılması da buna isaret olabilir. Buna ek olarak,
Osmanlı Devleti’nin, bu savaslarda devsirme topladıgı düsünülürse, Yanya’ya 1430
yılında tanıdıgı imtiyazları, XVI. yüzyılın sonuna dogru bir anlamda esnettigi
sünülebilir.
XVI. yüzyıldaki tüm bu tahrirlerde görünen bir gerçek vardır ki, o da,
sehirdeki Müslüman nüfusun Hıristiyan nüfusa oranla çok az kaldıgıdır. Bu durumun,
Yanya’nın imtiyazlı statüsünden ve bölgenin daglık yapısından kaynaklandıgı
söylenebilir. Görünen o ki, sehre, devlet tarafından, Müslüman nüfus iskân
edilmemistir172. Bunun yanı sıra, sehirdeki Müslüman nüfus, bu süreçte, Hıristiyan
nüfus sayısındaki yüksek dalgalanmalara ragmen sabit kalmıstır. Yanya sehrindeki tek
Müslüman mahallesine dair tahrir kayıtlarına baktıgımız zaman, 1530 yılında, Umur
Bey olarak gözüken mahallenin adının, sonraki tahrirlerde sadece cema’at-i müslimanan
seklinde yazıldıgını görmekteyiz.
Sehrin Hıristiyan mahalleleri isimlerini dini yapılardan azizlerden
almıslardır173. Bu mahallelerden bazıları ise söyledir: Aya Varvara, Aya Yerire, Aya
Nargir, Aya Kostandin, Aya Andre, Aya Yorgi, Ayo Todor, Ayo Nikola, Ayo Vasil174.
Bunun yanında sehrin Bizans imparatoru II. Andronikos döneminde Metropolid
(Baspiskopos) lik seviyesine getirilmesi de buradaki dini yasamın önemini gösteren
baska bir örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca Yunanca ________175 (Çangaris) yani
ayakkabı tamircisi anlamına gelen Çengar mahallesinin olması, burada, mesleki örgüte
dayalı bir mahallenin olduguna isaret etmektedir.
1564 yılına ait tahrir defterinde, sehirdeki vergi mükelleflerinin bazılarının
isimleri yanında yazan Arvanid, Selanik, Parga, _stib, Moranid(Moralı), Prespa gibi
kayıt düsülmesi, Yanya’da, bu sehirlerden gelip yasayan insanların oldugunu
göstermektedir. Aynı defterde, Manastır mahallesinin ilk sıradaki kayıtlılarının Toka
isimlerinin olması, Osmanlı Devleti öncesi kısa bir süre Yanya’ya hâkim olan Tokko
ailesinin kalıntıları olabilecegini de akıllara getirmektedir. Ayrıca Arnavut kabilelerden
biri olan Muzaki adının bazı isimlerle yazılması da sehirdeki Arnavut varlıgına isaret
etmektedir.
Yanya sehri, yaklasık olarak 3500 ile 6000 arasında degisen nüfus oranıyla,
incelenen dönem içerisinde, orta büyüklükteki bir sehir kapasitesine sahip oldugunu
ortaya koymaktadır176. Bunun yanı sıra, 1564 yılında 190 bin akçelik toplam gelirinin
100 bin akçelik kısmı (%52,63), 1579 ve 1583 yılında ise 165 bin akçelik toplam
gelirinin 113 bin akçelik kısmının (%68.48) pazar vergisini olusturması, kentin
hinterlandı tarafından beslendigini göstermektedir
Durumu daha genel çerçeveden görebilmek adına Yanya sancagının kazaları
ve nahiyeleriyle birlikte nüfusuna bakmakta fayda vardır.
1530 yılındaki tahrirde, nüfusun büyük oranda, Yanya kazasında toplandıgı
görülmektedir. Ardından Grebene ve Narda kazaları gelmektedir. Bu dönemde sancak
dâhilinde Yanya sehri dısında da Müslüman nüfusa rastlanmasıdır. Narda sehrinde 68
hane ve 8 mücerredlik bir Müslüman nüfus bulunmaktadır. Buna karsın, 1530 yılından
sonraki tahrirlerde, sancak dâhilinde, Yanya sehri dısında Müslüman gözükmemektedir.
Bunun dısında sancagın 1530 yılındaki nüfus ve gelirlerinin, bir sonraki tahrir olan 1564
yılındaki verilere yakın oldugu anlasılmaktadır.
1564 yılındaki veriler ısıgında, sancaktaki nüfus dagılımını ele alacak olursak,
ilk olarak, nüfusun Kurendoz, Çernokosta, Yanya, Malkas, Zagoriya ve Grebene
hattında tahmini rakamla 10 bin seviyelerinde oldugunu görmekteyiz. Bu hat boyunca,
Yanya sehri, Malkas ve Grebene yoluyla Selanik’e baglanmıstır. Dolayısıyla, Selanik’in
ticaret hacmini de düsünerek burasının aynı zamanda dogu-batı ticaret yolu olması
sebebiyle nüfusun bu eksende toplandıgını görebiliriz. Grebene nahiyesinin, tahmini
rakamla, 20 bin seviyesinde nüfus yogunlugu ile en fazla nahiye olarak dikkati çekmesi
ve bazı köylerinde pazar vergisinin olması, onun, ticaret yolunun ortasında olmasıyla
açıklanabilir179. _kincisi, Yanya sehrinin art bölgesi olarak görebilecegimiz Malkas,
Kurendoz ve Çernokosta’nın nüfuslarının digerlerine göre fazla olması, Yanya sehri
merkez olmak üzere, onun etrafında bir nüfusun sekillendigini göstermektedir.
Yanya’dan uzaklastıkça, kuzeyinde Arnavutluk sınırına dogru Podgoryani ve
güneybatısında sahile dogru Laka nahiyelerinin nüfusları daha azdır. Bunun yanında,
sahil kesiminde bulunan Preveze kalesi ve tabi oldugu Rinase nahiyesinde kalelerin
olusu bu kaleler etrafında bir kısım nüfus yogunlasmasına sebep teskil etmis olmalı.
Aynı zamanda yine Yanya, Koniça, Malkas, Grebene, Narda gibi nahiyelerde kaleler
mevcuttur180. Bunların yanında fiziki kosulların da nüfusun dagılımına etki ettigi
söylenebilir. Özellikle Arnavutlugun güneyinden Mora yarımadasının kuzeyine dogru,
Yunansitan’ın Epir bölgesini Makedonya ve Teselya bölgesinden ayıran Pindos
daglarının uzanması, Yanya’daki Müslüman nüfusun azlıgını da açıklayabilir. Bu
dönemde Pindos daglarının hemen dogu kesiminde yer alan Florina, Kesriye, Serfice
hattının dogusuna dogru Müslüman nüfus artmaktadır. Pindos dagının batısında kalan
bölgede ise Yanya sehrindeki tek Müslüman mahallesinden baska Müslüman nüfus
gözükmemektedir.
Asagıdaki tabloda, 1564 yılında, Yanya sancagına ait nahiyeler, tabi oldukları
kaza içerisinde, nüfusları çok olandan az olana dogru sıralanmıştır
4. 4. Yanya Sehrinin Ekonomik Yapısı
Sehrin ekonomisinin, XVI. yüzyılda, iyi oldugunu söylemek mümkündür.
Kanuni Sultan Süleyman devri baslarında, yaklasık 140 bin akçelik geliriyle, Selanik,
Avlonya, Üsküp gibi sehirler dısında, çevresindeki birçok sehirden daha iyi bir gelire
sahip oldugunu görmekteyiz182. Yanya sehrinin gelirleri ise, sancakbeyinin
tasarrufundadır.
Yanya’nın 1564 yılındaki tahririnde, 190 bin akçelik gelirinin büyük bir
kısmının, yani yaklasık %53’ünün pazar ve kantar gelirlerine dayanması, sehrin
kapasitesi oranından zengin bir ticaret hacmini göstermektedir183. 1583 ve 1591
yıllarında ise sehrin geliri 165 bin akçeye düsmesine ragmen niyabet ve pazar vergisinin
bir önceki tahrire oranla artıs göstererek 113 bin akçeye çıkmıstır. Bu süreç içerisinde
hem nüfus hem de sehrin toplam geliri düsmesine ragmen niyabet ve pazar vergisinin
artıs göstermesi, ticaret hacminin arttıga isaret etmektedir. 1564 yılındaki 190 bin
akçelik toplam gelirin, 1583 yılına kadar geçen 20 yıl içerisinde, 165 bin akçeye
smesindeki sebep ise, azalan nüfus dolayısıyla ispençe gelirinin düsmesi, olarak
gösterebiliriz184. Bunun dısında, diger vergi gelirlerinde, genel olarak bir artıs
gözlenmektedir. ortadadır. Buradaki en önemli tarımsal ürünü ise bugday olusturmaktadır.
Yanya’nın daglık bir konumda olması da onun tarımsal bir faaliyet içine girmesine
engel olmus olmalıdır.
Tahrir defterindeki kayıtlardan anlasılacagı üzere, sehirde, önemli sayıda
meslek grubu vardır. Bu meslek grupları arasında pabuççu, tabak veya debbag, takyeci,
tabbah, berber ve halika gibi mesleklerin daha ön planda oldugu görülmektedir. Bunun
yanında, mahalle bazında Ayo Varvara-i büzürg ve Aya Varvara-i küçük mahalleleri
barındırdıkları nüfusa oranla yüksek seviyede meslek sahibi kisi bulundurmaktadır.
Ayrıca Aya Varvara-i büzürg mahallesinde kuyumcuların bulunması, burasının zengin
bir mahalle oldugunu göstermektedir. Krada ve Pankid gibi yogun nüfuslu mahallelerde
ise, bu yogunluga paralel olarak, yüksek miktarda meslek erbabı vardır. Ayo Yorgi-i
küçük, Ayo Andre-i küçük, Modoryani, Aya Postol gibi mahallelerde ise herhangi bir
meslekle ugrasan kisiye rastlanmamaktadır. Sehirde, yaklasık 200’e yakın kisinin
meslek sahibi oldugu anlasılmaktadır186. Her zanaat erbabının 5 kisilik bir aileyi
geçindirdigini düsünürsek, 5478 kisilik sehir nüfusu içerisinde, yaklasık 1000 kisinin
bundan geçimini sagladıgı düsünülebilir. Diger bir deyisle sehir nüfusunun yaklasık
olarak %20’si geçimini zanaattan saglamaktadır. Sehirdeki Müslüman mahallesinde ise
bir tane hayyat, bir pabuççu ve bir berber vardır.
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde, Yanya’daki çarsı, pazar ve panayırlar
hakkında bilgi vermektedir. Evliya Çelebi, 1670 yılında Yanya’yı ziyaretinde, sehrin bir
bedestene sahip olmadıgını, buna karsılık 1900 adet dükkânı bulundugunu ve iskelelere
yakınlıgı dolayısıyla, sehirde, Avrupa’nın her yerinden çesitli kumas ve malların
getirilip satıldıgını belirtir. Evliya Çelebi, burada, ayrıca her gün alısverisin oldugunu,
bilhassa, pazar kuruldugu dönemde sehrin çok kalabalık bir hâl aldıgı söyler. Yanya’da
kurulan panayır hakkında da bilgiler sunan Evliya Çelebi, sehrin kıble tarafında genis
bir alan üzerinde kale benzeri büyük bir binanın oldugunu ve burada güz vaktinde yılda
bir kez büyük bir pazarın kuruldugunu kaydeder. Binanın dört kapılı ve dört büyük
sokagı oldugunu belirterek, burada, 366 adet kiremit ile örtülü kârgir dükkânların
oldugunu belirtir. Ayrıca Üsküp ve Alasonya pazarlarına benzettigi bu pazar için her
sene binlerce kisinin Rum, Arap ve Acem’den mallarıyla gelip, burada, büyük paralar
kazandıgını, insanların bu esnada oldukça eglendigini söyler187.
4. 5. Yanya Kalesi
Stratejik yerleri veya geçitleri korumak maksadıyla insa edilen askerî bir yapı
olarak tanımlanan kale, ilk örneklerini, insanlıgın ilk çaglarından itibaren kendini,
ailesini ve yiyecegini korumak güdüsüyle evinin etrafını koruyucu bir malzemeyle
örtmesi sonucu ortaya çıkmıstır. Ancak zamanla kaleler gelismis ve evleri korumanın
ötesinde bir sehri veya kasabayı koruma boyutuna varmıstır188.
Yanya kalesi ise, daha önce bahsettigimiz üzere, Bizans imparatoru _ustinianus
tarafından, saltanatının hemen ilk yıllarında 527/8’de yaptırılmıstır. _ustinianus’un
Yanya’da kurmus oldugu kale, bu dönemde, Bizans’ın Balkanlardaki birçok sehrin
savunmasının güçlendirilmesi amacıyla yapılan askerî bir stratejinin ürünü oldugu
söylenebilir. Nitekim Bizans, _ustinianus’un saltanatı sırasında, askerî gücünün çogunu,
_talya ve _spanya gibi yerlerin hâkimiyetini elde edebilmek için kullandıgından,
Balkanlar askerî anlamda savunmasız kalır. Slavlar ise, Bulgarlar ile ittifak ederek
Balkan cografyası üzerinde iskâna baslar. _ustinianus, bu anlamda, Tuna’nın gerisini
kuvvetli müstahkem mevkilerle korumaya çalısır189. Yanya kalesi de bu dogrultuda
olusturulan müstahkem mevkilerden biri olmalıdır.
Kale, daha sonraları, Normanlar ve Epir despotlugu zamanında güçlendirildi.
Normanlar, X. yüzyılda Demotikon Mouseion akropolisinin ve sehir duvarlarının
yapılmasını sagladı. 1204 ve 1215 yıllarında Epir Despotlugunun tesekkül ettigi
dönemde ise, sehir duvarları saglamlastırıldı. 1367 ve 1384 yıllarından ise, Yanya’nın
Sırp hâkimi Tomas Preljubovic, kaleye kule insa ettirdi190. Yanya kalesi, 1430 yılında,
Osmanlı hâkimiyetine geçince, II. Murat tarafından, 18 Türk askeri, kaleyi teslim
almaları ve burada devamlı bir sekilde kalmaları için gönderildi191.
Kaledeki Osmanlı muhafızları hakkında, iki tahrir defteri bilgi vermektedir.
Bunlardan biri 367 no’lu 1530 yılına ait icmâl Rumeli eyaleti muhâsebe-i defteri, diğeri ise 307 no’lu 1583 yılına ait Yanya sancagı mücmel mustahfazan defteridir.
1530 yılına ait icmâl defterde, kalede, 1 dizdar, 1 kethüda, 1 hatib ve 1 imam
ile birlikte 39 kale muhafızı görülmektedir. Kalelerdeki bu muhafızlar, hizmetleri
karsılıgı vergilerden muaftırlar. Ayrıca her birine görevlerinin sorumlulugu oranında,
çesitli büyüklükte timarlar verilmektedir. Ancak 1530 yılına ait icmâl defterde,
muhafızların timarlardan ne oranda gelir aldıklarını gösteren hisselerine ait bir bilgi
bulunmamaktadır. Bunun yanında, Yanya kazası dâhilindeki gayrimüslimlere ait 26 köy
ve 3 mezra muhafızlara timar olarak verilmistir. Bu köy ve mezraların toplam geliri ise,
59.392 akçe olarak gösterilmistir. Ayrıca kalede, cemaati müselleman adı altında bazı
gayrimüslim ahalinin neccarlık, bennalık ve haddadlık hizmeti vermeleri karsılıgında
vergiden muaf oldukları gözükmektedir192. Bu icmâl defterde, aynı zamanda, kale
içerisindeki askerî malzemeye ait bilgilerde mevcuttur.
307 no’lu icmâl Yanya sancagı mustahfazan defterinde ise, Yanya kalesindeki
askerlerin ve din görevlilerinin timarları ve bu timarlardan ne oranda gelir elde ettikleri
bilgisine ulasılabilmektedir. Bu icmâl defterde, 1 dizdar, 1 kethüda, 1 hatip ve 1 imam
ile 18 muhafız bulunmaktadır. Eldeki kayıtlar göz önüne alındıgında, 1530 yılından
1583 yılına kadar geçen süre içerisinde, kalenin muhafız sayısında bir düsüs
yasanmıstır. Timarlardan en fazla geliri, dizdar elde etmektedir. Kale dizdarının, üç ayrı
köydeki timarlardan, toplam 5 bin akçelik bir geliri vardır. Daha sonra, onun yardımcısı
olan kethüdanın 1600 akçelik geliri bulunmaktadır. Kethüdayı ise, 1500 akçelik
gelirleriyle, kalenin hatibi ve imamı takip etmektedir. Kalenin diger muhafızlarının ise
1400 akçe ile 700 akçe arasında degisen gelirleri vardır. Yanya kalesinin mustahfızına
ait timarlardan elde ettikleri toplam gelir ise 31.500 akçedir. Tımar geliri olarak verilen
köy sayısı ise, 16 olup, hepsi Yanya sancagı dâhilindedir193.
Evliya Çelebi, 1670 yılında Yanya’yı ziyaret ettigi sırada, sehir ve kalesi
hakkında bilgiler vermistir. Evliya Çelebi, göle dogru uzanmıs bir tepe üzerinde
asılmaz, dayanıklı, bes seli yüksek bir kale olarak niteledigi Yanya kalesinin eski ve
korkunç görünümlü siyah duvarlara sahip oldugunu belirtir. O, ayrıca, kalenin
Rumeli’nin ortasında iç kesimde kalmıs olmasından dolayı, önemini yitirmis
oldugundan da bahseder. Kale içerisinde toplam dört mahallenin oldugu ve bu dört
mahallenin ise hepsinin Müslümanlar tarafından iskân edildigini belirten Evliya Çelebi,
kale içindeki bu dört Müslüman mahallesinde ise 800 hanenin oldugunu ve evlerin altlı
üstlü, kiremit örtülü, kârgir, bahçesiz oldugundan bahseder194. Kale içerisindeki
Müslümanlar ise buraya 1611 yılındaki Dionysius öncülügündeki isyandan sonra
yerlestirilmislerdir.
4. 6. Yanya’daki Vakıflar
Yanya sehrinde, incelenen dönemde, vakıfların varlıgını görmekteyiz. Ancak
sehre ait tahrir defterlerindeki kayıtlar, sınırlıdır. 1564 yılına ait tapu tahrir defterindeki
kayıtların bize aktardıgı kadarıyla, Yanya’da, 11 adet vakıf bulunmaktadır195. Buradaki
vakıfların daha çok egitim hizmeti verdikleri, kimisinin ise mescid ve câmi insa ettikleri
görülmektedir. Vakıfların gelirleri, sehirdeki dükkânlara ait kira gelirlerinden,
degirmenlerden, maden ve çayırlardan saglanmıstır. Bu vakıflardan Behram Pasa
vakfının 20100 akçe geliri gözükmektedir. Ayrıca, Yanya sehrinde, Saray mahallesinde,
bir mescid ve muallimhanesinin oldugu anlasılmaktadır. Burada, günlük 5 akçe
yevmiye ile bir imam, bir muallim ve günlük 7 akçe ile bir eczahan bulunmaktadır.
Kara Mustafa Bey vakfının, Lipadova çiftliginde insa ettigi mescidinde günlük 4
akçeyle bir imam ve 3 akçeyle bir mütevellisi gözükmektedir. Mehmed Aga vakfının
ise, Yanya sehrinde, cami-i serif yanında bir zaviyesi ve bir misafirhanesi oldugu
anlasılmaktadır. Bu vakfın gelirlerini, 1100 akçe nakdiye ile sehirdeki 29 adet dükkân
olusturmaktadır. Burada da egitim ve yemek hizmetinin verildigi görülmektedir.
Zaviyesinde bir imam ve seyh görülmektedir. Piri çavus vakfı, sehrin kalesi içerisinde
bir mescide, 22 bin akçe gelir saglamıstır. Sinan Subası vakfının da, aynı adla bir cami
için, Narda kazasındaki bazı degirmen gelirlerini, bu câmiye kaynak olarak aktarmıstır.
Ayrıca yine bu vakıf dâhilinde bir tekke kaydı mevcuttur. Toplamda ise, Yanya’da,
vakıfların mescid ve zaviyelerinde 4 imam, 2 muallim, 1 seyh, 1 hatip gibi az sayıda
dini ve ilmi görevlisi bulunmaktadır. Buradaki vakıfların kurdukları mescidler
aracılıgıyla halkın talim ve terbiyesiyle ilgilendikleri görülmektedir.
Evliya Çelebinin Seyahatnamesindeki kayıtlarında ise, Yanya’daki câmi ve
mescidler hakkında bazı bilgiler mevcuttur. Evliya Çelebi, özellikle Arslan Pasa Câmii
hakkında detaylı bilgi verir. Bu câmii, 1617–18 yıllarında, Dionysius’un isyanından
hemen sonra yapılmıstır. Tırhala sancakbeyi ve daha sonra Rumeli beylerbeyi olan
Arslan Pasa tarafından, sehrin surları içinde yüksek bir mevkiiye insa edilmistir. Arslan
Pasa ve ailesinin türbeleri de burada bulunmaktadır. Evliya Çelebi, câmii’nin küçük
avlusunda ise kırk odadan mütesekkil Arslan Pasa medresesi ve as evinden bahseder196.
Bunun dısında, Evliya Çelebi, sehrin fethinin ardından, eski bir kilise üzerine
yapılmıs olan Fethiye Câmii, çarsı ortasında kârgir minareli, küçük avlulu eski bir yapı
olarak niteledigi Hünkâr Câmii, Namazgâh mahallesindeki Mustafa Efendi Câmii, Behram Pasa Câmii, Ali Aga Câmii, _skopya mahallesinde Bâli Bey Câmii, Sab Saban
mahallesinde _lyas Efendi Câmii, Yusuf Aga Câmiinden bahseder. Bu câmiilerden
baska 12 adet mahalle mescidinin oldugunu belirtir197.
XVI. Yüzyılda, Yanya’ya ait tahrir defterlerinde kayıtlı vakıflar su sekildedir:
Evkaf-ı Sinan Çelebi
Vakf-ı Behram Pasa
Vakf-ı merhum Kara Mustafa Beg ez-zaim Çavus Ali Pasa
Vakf-ı Mehmed Aga el merhum
Evkaf-ı Piri Çavus el merhum
Vakf-ı Sinan Subası
Vakf-ı Hacı Hatun bint-i Kılınç Bey?
Vakf-ı merhum Kılınç Bey
Vakf-ı Sinan Voyvoda
Vakf-ı Seyhzade bint-i Solak
Vakf-ı merhum Muslihiddin Beyzade?
XVI. yüzyılda Yanya’ya ait tahrir defterlerindeki kayıtlar ile 1670 yılında
sehri ziyaret etmis olan Evliya Çelebi’nin aktardıklarını karsılastıracak olursak, sehirde,
aradan geçen yaklasık yüz yıllık dönemde, hem Müslümanlara ait mahalle sayısında
hem de dini yapıların sayısında artıs oldugunu söylemek mümkündür.
SONUÇ
Yanya sehri, tarihin çok eski dönemlerinden beri çesitli kabilelere, insan
topluluklarına ev sahipligi yapmıstır. Sehrin bulundugu yer, göl etrafında savunmayı
güçlendirmek amacıyla, bir kalenin insasıyla meydana gelmistir. Fakat, bölgedeki
birçok sehir gibi, tarih içerisinde birçok kez isgal edilmistir. Bizans döneminde, çesitli
imtiyazlar kazanan Yanya, benzer imtiyazları, Osmanlı hâkimiyeti altında da
sürdürmüstür. Fakat XVII. yüzyılın baslarındaki bir isyan sonucu, sehirdeki Hıristiyan
halk, kale dısına sürülmüstür. Sehir, Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında sancak
merkezligi yapmıstır. Buna ragmen Yanya, incelenen dönemde, orta büyüklükteki bir
sehir görüntüsü çizmektedir.
Yanya’daki Müslüman nüfus, XVI. yüzyılda, azınlıkta kalmıstır. Sadece tek
bir mahallede Müslüman nüfus gözükmektedir. Sehrin nüfusunun büyük bir bölümünü
Hıristiyanlar olusturmustur. Bunun yanı sıra, sehirde, bu dönemde Yahudi nüfus da
meskûn gözükmektedir.
Antik bir yerlesim olarak karsımıza çıkan Kesriye ise, yanı basındaki gölün de
etkisiyle neolitik dönemden bu yana insan topluluklarının yerlesimine ev sahipligi
yapmıstır. _ustinianus, VI. yüzyılda, birçok Balkan sehrinde yaptırdıgı gibi, Kesriye’de
de, kale yaptırarak burayı müstahkem bir hale getirmistir. Ancak sehir, Balkanlarda
çesitli tarihlerde güçlü devletlerin hâkimiyetine girmekten kurtulamamıstır. Sırasıyla
Normanlar, Bulgarlar, Epir Despotlugu, Sırplar ve dolayısıyla onu elinden kaybetmek
istemeyen Bizans devleti arasında gidip gelmistir.
Serfice de, Yanya ve Kesriye gibi, benzer süreçlerden geçerek, Balkanlardaki
hâkim devletlerin eline geçmistir.
XIV. ve XV. yüzyılda, Osmanlıların, Rumeli’de gerçeklestirdigi hızlı futûhât
sonucu, 1385 yılında Kesriye ve ondan kısa bir süre sonra 1393 yılında Serfice, 1430
yılında ise Yanya, Osmanlı hâkimiyeti altına girmistir. Daha önce Balkanlardaki
istikrarsızlık sonucu harap olan bu sehirler, Osmanlıların merkezi gücü ve kanunları
sayesinde istikrara kavusmuslardır.
İncelememizi olusturan her üç sehir, Osmanlı Devleti’ne geçtikten sonra
Yanya, kendi sancagının merkezi; Kesriye ve Serfice ise, Pasa livasına baglı birer kaza
merkezi olmuslardır. Kesriye’de, inceledigimiz dönemde, kaza merkezine baglı köylerin
sayıları, yıllara göre degismekle birlikte toplamda 154 köyün varlıgı tespit edilmistir.
Serfice’de ise, kaza merkezine baglı 64 Hıristiyan köyü ile yaklasık 50 adet cema’at ve
yörük köyü tespit edilmistir.
Osmanlı Devleti’nin nüfuz altına girdikten sonra, her üç sehre, Müslüman bir
nüfus yerlestirilmistir. Müslümanlar, bu sehirlerde, Hıristiyan nüfusa oranla azınlıkta
kalsalar da buralarda camii, mescid, zaviyeler kurarak _slami hayatın gereklerini
buralara tasımıslardır. Özellikle, Makedonya bölgesinin _slamlasmasında etkili olan
Kasım Baba ve Aydın Baba, Kesriye’de, zaviye kurarak bir anlamda bölgede
_slamiyet’in yaygınlasmasına vesile olmuslardır.
Kesriye’deki Müslüman nüfus, 1530 ile 1611 yılları arasında dalgalı bir
görüntü sergilemistir. 1530 tarihinde 81 hane, 1570 tarihinde 132 hane, 1611’da 42 hane
olarak gözükmektedir. Hıristiyan nüfus ise, Müslüman nüfusa oranla daha istikrarlı bir
görüntü sergilemektedir. Baktıgımız zaman sehirde 1530 yılında 664 hane, 1570 yılında
647 hane ve 1611 yılında ise 624 hane karsımıza çıkmaktadır. Bununla beraber, sehirde,
Yahudi nüfusun varlıgı da görülmektedir. _nceledigimiz tahrir defterleri sonucu
sehirdeki Yahudi nüfus, 1530’da 10 hane, 1570 yılında 9 hane ve 1611 yılında ise 20
hane olarak karsımıza çıkmaktadır.
Serfice’de, 1530 ve 1611 yılları arasında, Müslüman nüfusta bir dalgalanma
söz konusu olmustur. Sehirdeki Müslümanlara ait hane sayıları, 1530 yılında 84, 1570
yılında 79 ve 1611’da önemli bir artısla 176 hane olarak karsımıza çıkmıstır. Bu tarihte
aynı zamanda sehirde önceki dönemlerde tek olarak gözüken Müslüman mahallesi
sayısı 6’ya yükselmistir. Bu mahalleler cami ve mescid etrafında sekillenmistir. Bu dini yapıların artması, sehirdeki Müslüman nüfustaki artısı cazip hale getirmis olabilir.
Müslümanlar arasında akıncı ve sipahiler de bulunmaktır. Sehirdeki Hıristiyan nüfus
ise, 1530 yılında 914 hane gibi önemli bir rakam iken 1570 ve 1611 yıllarında sırasıyla
614 ve 662 hane olarak gözükmektedir.
Ele aldıgımız sehirlerin ekonomilerine geldigimizde ise Yanya’nın pazar
gelirleri ön plana çıkmaktadır. Sehrin ticareti, kaynaklar el verdigi ölçüde iyi
gözükmektedir. Nitekim sehrin toplam geliri içerisinde, pazar geliri %50’nin altına
smemektedir. Bunun yanı sıra, sehirde, meslekî faaliyetler de sürdürülmüstür. XVI.
yüzyılın ortasında, sehirde, en fazla dericilik, bakırcılık, ayakkabıcılık gibi mesleklerin
yapıldıgını görmekteyiz.
Kesriye’nin göl mahsullerine dayanan bir ekonomik yapı kurdugu açıktır.
Dalyan vergisi, XVI. yüzyılda, toplam gelirin %30’unun altına düsmemektedir. Bunun
yanında, Kesriyede, üzüm bagları ve ondan elde edilen veya islenen mahsûl, ekonomik
olarak önemli bir katkı saglamıstır. Sehrin pazar gelirleri ise, toplam gelirin 1530
yılında %24’ünü, 1570 yılında %26’sını, 1611 yılında ise %16’sını olusturmaktadır.
Debbaglık, pabuççuluk ve terzilik ise, sehirdeki en önemli meslek kollarını
olusturmustur.
Serfice’nin 1530 yılındaki vergi gelirine baktıgımızda, ekonomik olarak
yetersiz gözükmektedir. Bu tarihteki en önemli geliri olan pazar vergisinin, sadece 10
bin akçede kalması, sehrin ticaretindeki yetersizligini göstermektedir. Buna ragmen
1570 ve 1611 yıllarında bir canlanma yasanmıstır. Bu tarihlerde sehrin toplam vergi
geliri miktarı, 104 bin akçeye yükselmistir. Aynı zamanda pazar geliri ve üzüm
baglarında elde edilen gelir önemli bir artıs göstermistir. Sehirde, aynı zamanda, bir
panayırın kuruldugu da gözlemlenmistir. Bunun yanı sıra, 1530 yılında, sehirde nehir
üzerinden bir tasımacılık yapıldıgı görülmektedir. Serfice’de, 1530 ila 1611 yılları arası
ise debbaglık, kazancılık, berberlik, pabuççuluk en önemli meslek kollarını
olusturmaktadır.
İncelenen Yanya, Kesriye ve Serfice birbirine benzer tarihi süreçlerden
geçmislerdir. Her üç sehirde de Osmanlı hâkimiyeti saglandıktan sonra Müslüman nüfus
azınlıkta kalmıstır.

1 yorum:

Aydoğan Erdoğan dedi ki...

Yanya bölümünü okudum.DEDEM ANNEM VE BABAM PARGADAN MÜBADELE İLE GELMİŞLER.PARGADAKİ MÜSLÜMAN AİLELER NEREDN GELİP ORAYA YERLEŞTİRİLMİŞLER.KAYNAK BULAMADIM.PARGA YANYAYA BAĞLI BİR NAHİYE YA DA KÖY.MUĞLADAN [YÖRÜK]GELDİKLERİ SÖYLENİYOR.SAĞLIKLI KAYNAKLAR BULAMADIM.BİLGİLNDERİRSENİZ SEVİNİRİM.