Yanya’nın medarıiftiharı Nizamettin Bey |
Geçen yıl Yanya şehrini ilk defa ziyaretimden önce bu güzel tarihi kenti hep Tepedelenli Ali Paşa ve Yanya şehrine hâkim meşhur Aslan Paşa Camii ile biliyor, meşhur adası ve gümüşçüleriyle hayal ediyordum.
Hakikaten de Yanya görülmeye değer bir şehir. Minareleriyle süzülen tarihî camileri, eski kiliseleri, Yunanistan’ın en eski havraları ve tarihî konaklarıyla büyüleyici bir kent. Tarihle iç içe barışık kozmopolit bir şehir. Kaldığım otelin tam karşısında Osmanlı’nın son sadrazamlarından Tevfik Paşa’nın yaptırdığı saat kulesi, padişah turaları, rik’a ve farisî hatlarıyla yazılmış nefis kitabeleri ve Osmanlı armasıyla dimdik ayakta duruyor. Aslan Paşa ve Fethiye Camileri ise ince uzun minareleriyle Yanya şehrinin tarihi siluetini tamamlıyorlardı. Yanya denilince ilk akla gelen Tepedelenli Ali Paşa ve onun yaptırdığı cami, medrese ve hayır kurumları bugün hâlâ varlıklarını koruyor ve Osmanlı Paşası aradan neredeyse iki asırlık bir zaman geçmesine rağmen Yanya’da bugün bile saygıyla anılmaya devam ediyor.
Tarihçiler tarafından çelişkili rivayetlerle anılan Ali Paşa, öyle veya böyle günümüzde Yanya’nın yegâne sembolü halinde varlığını korumaya devam ediyor. Bu tarih dolu şehirde, hayatta kalan tek Osmanlı Müslüman’ıyla tanışacağım aklıma gelebilecek en son şeydi. Tarihin içinden fışkıran bu Osmanlı beyefendisini, Sultan II. Abdülhamit’in 1899 yılında yaptırdığı Hamidiye İnas Rüştiyesi karşısında bulunan tarihî bir kafeteryada tanıma fırsatı buldum. 84 yaşında ama capcanlı ve coşku dolu bu beyefendi son Yanya Müftüsü Mustafa Fuat Efendi’nin damadı Nizamettin Metkobey’den başkası değildi. Şık giyimi ve sosyal kişiliğiyle her görenin yanına gelerek kendisine selam verdiği ve yanında taşıdığı iki cep telefonuyla herkesi hayrete düşüren bu yaşlı çınar, etrafına canlılık ve sevgi saçan büyüleyici bir karaktere sahipti. Bizleri masasına davet ettiğinde daha doğru dürüst tanışamadan yanına beş on kişinin gelip büyük bir saygı ve sevgi ile hal hatır ettiğini hayretle izledim. Yunanca, Musevice ve Arnavutçayı ana dili gibi kusursuz konuşuyor, kendisinin hatırını sormaya gelen herkese ayrı bir ustalıkla hitap ediyor, hal hatırını soranlar yanından âdeta ayrılmak İstemiyorlardı. Konuşurken insanın gözünün içine bakarak keskin fakat sevgi dolu bakışlarıyla karşısındakini hayrete bırakacak şekilde etkileyebiliyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir kişilikle tanışıyordum. Tam manasıyla Yanya’nın ileri gelen eşrafından bir insan karşımda duruyordu. Bizi olanca nezaketi ve canlılığıyla kabul etti ve tanıştık. Nizamettin Bey, 24 Aralık 1927 yılında Gazali Bey ile Melek Hanım’ın oğlu olarak Yanya’da dünyaya gelmiş. İlk ve ortaöğreniminden sonra Yanya’daki Alliance Musevi Okulu’na ilk giden Müslüman öğrenciler arasında yer almış. Uzun yıllar ticaretle uğraşan Nizamettin Bey, akrabalarını ziyarete gittiği Arnavutluk’ta diktatör Enver Hoca yönetimi tarafından 17 yıl Tiran’da tutsak tutularak memleketine dönmesine izin verilmemiş. Uzun bir aradan sonra memleketi Yanya’ya dönen Nizamettin Bey, 1900’lü yılların başında Yanya Mahkeme-i Şeriyye Başkâtipliği görevinde bulunan ve 1913 yılında İstanbul’daki Şeyhülislamlık (Meşihat) makamı tarafından Yanya Mahkeme-i Şeriyye Başkatipliğinden Yanya Müftülüğü görevine terfi ederek 1949 yılındaki vefatına kadar son Yanya Müftüsü olarak görev yapan Mustafa Fuat Efendi’nin kızı İhsan hanımla evlenmiş. 1916 yılında Yanya’nın Yunanistan’a geçmesiyle birlikte, Yunan hükümeti Yanya Müftüsünü değiştirmemiş ve vefatının sonuna kadar Mustafa Fuat Efendi müftülük görevini sürdürmüştür. Nizamettin Bey Mustafa Fuat Efendinin kızı İhsan hanımla evlenmiş. 1924’teki zorunlu nüfus mübadelesinden muaf tutulan bazı Osmanlı aileleri ve civardaki Müslümanlara yönelik dini hizmetleri yürüten Müftü Mustafa Fuat Efendi’nin 1949 yılında vefatından sonra, damadı Nizamettin Bey bölge Müslümanlarının problemleriyle hayatının sonuna kadar yakından ilgilenmiş, onların âdeta manevi babalığını yürütmüştür. Nizamettin Bey Batı Trakya ile de daima yakın temas içerisinde olmuş her yıl azınlığın fakir ve fukarasına dağıtılmak üzere onlarca kurban bağışlarında bulunmuştur. Rodop ilindeki Merhum Karacaoğlan Köyü İmamı Abdullah Topal Hüseyinoğlu 1945’li yıllarda askerlik görevi için gittiği Yanya’da askeriye komutanı tarafından Müftü Mustafa Fuat Efendi’nin hizmetine verilir ve askerlik görevi tamamlanana kadar müftünün hizmetinde bulunur. Müftü Mustafa Fuat Efendi vefat ettiğinde kendisi için askeri tören düzenlenir ve defin işlemlerini merhum Karacaoğlan köyü imamı Abdullah Topal Hüseyinoğlu gerçekleştirir. Müftü Fuat Efendi ve damadı Nizamettin Bey ile ailevi dostluk kuran merhum Karacaoğlan köyü imamı, oğlu Mustafa İmamoğlu’nu da aile ile tanıştırır ve Nizamettin Bey vefat edene kadar bu dostluk devam eder. Nitekim, Mustafa Fuat Efendi’nin cenaze ve defin işlemlerini gerçekleştiren merhum Karacaoğlan Köyü İmamı Abdullah Topal Hüseyinoğlu olmuş, Fuat Efendi’nin damadı Nizamettin Bey’in defin işlemleri ve cenazesini kıldırma görevi ise oğlu Mustafa İmamoğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. 17 Aralık 2011 Cumartesi gecesi hayata gözlerini yuman Nizamettin Bey’in vefatını öğrendiğimde tarif edilemez bir üzüntü hissettim. Hâlbuki kendisini çok az tanımış ve kendisiyle bir kaç saate sığan bir zamanı birlikte geçirmiştim. Fakat vefatına çok üzüldüm; belki de içimde hissettiğim bu tarif edilemez burukluk onun Yanya’nın son Osmanlı Müslümanlarından ve kendisini etrafa bu kadar çok sevdirmesinden kaynaklanıyordu. Keşke kendisini daha çok tanıyabilme fırsatım olsaydı. Buna rağmen kısa zaman için bile olsa kendisiyle tanışma fırsatı yakaladığım için kendimi şanslı addediyorum. Dinine ve kültürüne bağlı olarak yaşayan fakat bölgedeki Müslüman, Hıristiyan, Musevî vatandaşlar ile siyasî, askerî ve dinî zevatın tamamının takdir ve saygısını kazanan Nizamettin Bey ile gururlanmamak elde değil. Kendisine kayınpederi Müftü Mustafa Fuat Efendi’nin nerede metfun bulunduğunu sorduğumda, “Aslan Paşa Camii’nde Esat Paşa’nın yanında gömülü, sancak yeri olan Esat Paşa’nın kabridir. Yanındaki ise Müftü Efendi’nindir, ziyaret edersen ruhuna bir fatiha oku” dedi ve dediği üzere Aslan Paşa Camii’ne gidip son Yanya Müftüsü olarak görev yapan Mustafa Fuat Efendi’nin kabrini buldum. Mezar taşı yok, fakat Esat Paşa’nın kabrinin yanında gömülü. Sağanak yağan bir Mayıs yağmuru altında son Yanya Müftüsünün kabri başında bulunmanın mutluluk ve hazzını satırlarla tarif etmek mümkün değil. Hayattayken bizler tarafından bilinmeyen bu insanlar, öldükten sonra bile arkalarında kabirlerinde kim olduklarını yazan emareler bırakmamışlardı. Aslan Paşa Camii haziresinde isimsiz onlarca mezarın bulunduğunu fark ettim, kimisi paşa, kimisi bey, kimisi de yerli Osmanlı Müslümanlarının yalnız ve mahzun kabirleriydi. Kendisinden ayrılmadan önce Nizamettin Bey’e Yanya’da kendisini yalnız hissedip hissetmediğini sorduğumda bana gülümseyerek “Hayır! Nasıl yalnız hissedebilirim ki, Yanya bana ait, ben de Yanya’ya aidim” dedi. 21 Aralık 2011 Çarşamba günü öğle namazını müteakip yağmurlu bir havada toprağa verilen Nizamettin Bey’in cenazesine katılanlar arasında yer alan sabık Epir Bölge Genel Sekreteri P. Papadopulos, “Bugün Yanya’nın önemli bir tarihî mirası aramızdan ayrılmıştır. Kişiliğiyle Yanya’ya renk katan Nizamettin Bey’i arayacağız.” dediğini öğrendiğimde, Nizamettin Bey’in bana ayrılmadan önce “Yanya bana ait ben de Yanya’ya aidim” derken ne demek istediğini daha iyi anladım. Allah rahmet eylesin ve mekânı cennet olsun...
Aydın Bostancı, Azınlıkça Dergisi
|
www.batitrakya.org
sitesine teşekkürü borç bilirim.
Rahmetli Metko Bey tarafından akşam yemeğine davet edilmiş ve o ve ailesi ile uzun uzun sohbet etmiş biri olduğum için şanslıyım. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Amin.
Rahmetli Metko Bey tarafından akşam yemeğine davet edilmiş ve o ve ailesi ile uzun uzun sohbet etmiş biri olduğum için şanslıyım. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Amin.
Fazıl Bülent Kocamemi
Yanya blogu yöneticisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder