7 Ekim 2011 Cuma

YANYA HAKKINDA İNGİLİZCE BİR YAZI


NOT: YAZININ ORİJİNALİ HEM İNGİLİZCE HEM DE FRANSIZCADIR. TÜRKÇE ÇEVİRİ BANA AİTTİR. BİLGİLERİNİZE SUNARIM.

Discrimination and tolerance in historical perspective
edited by
Gudmundur Hálfdanarson.
Pisa : Plus-Pisa university press, 2008
(Transversal theme. Discrimination and tolerance)
323.1 (21.)

The city of Ioannina appears in history in the 9th century and became one of the two main cities of Epirus during the Late Byzantine period, even becoming the capital of an independent state from 1367 to 1430. In this period, different ‘Lieux de Pouvoirs’ were built in the city (churches, the Palace of the Despot, military buildings). Nevertheless, we know little about their location or architecture. The city was walled by fortifications symbolizing its independence. Thanks to them, the city gained the title of “Castle”. In 1430 the city passed to the hands of the Ottomans who used the revolt of 1611 to expel the Christians from the walled city. The Ottomans destroyed systematically the buildings related to the past and edified in the same places their own buildings. Ali Pasha, who governed the city from 1788 to 1821, built a large palace in the citadel. In the 19th century, the city’s centre of gravity moved from the Castle and was placed outside the walls, in the surrounding neighbourhoods which existed for many centuries. By the end of the Ottoman period, the ‘Lieux de Pouvoir’ had therefore already moved outside the Castle. The conquest of the city in 1913 by the Greek army did not make the Castle a ‘Lieu de Pouvoir’ again, but rather a ‘Lieu de Mémoire’. The future of the Ottoman buildings and the museographical exploitation of the Byzantine and Ottoman Patrimony were at stake. Still today, the weak Byzantine patrimony is systematically privileged while the Ottoman remnants were ill-treated, if not deliberately destroyed. The recent period nevertheless shows an evolution in the Greek cultural policy. Since the 1990s,  research and restoration was caried out on the Ottoman monuments, while some plans are at the moment under way in order to make them visited for their own sake.

La ville de Ioannina apparaît dans l’Histoire au IXème siècle et est devenue une cité de premier ordre en Epire pendant la période byzantine tardive, devenant même capitale d’un Etat indépendant de 1367 à 1430. A cette époque, différents lieux de pouvoirs sont érigés dans la ville (Eglises, palais du Despote, bâtiments militaires). Nous ne savons cependant presque rien de leur localisation et de leur architecture. La ville était elle-même entourée de fortifications, qui faisaient d’elle un « Château » et étaient les symboles de sa liberté. En 1430 la ville passe aux mains des Ottomans, qui profitent de la révolte de 1611 pour expulser les Chrétiens de la cité fortifiée. Les Ottomans détruisent systématiquement les bâtiments rappelant le prestige antérieur de la ville et édifient à la place leurs propres lieux de pouvoir. Ali Pasha, qui gouverne la ville de 1788 à 1821, édifie un grand ensemble lui servant de palais. Au XIXème siècle cependant, le centre de gravité de la ville quitte définitivement le Château pour s’établir hors les murs dans les quartiers qui y étaient apparus depuis plusieurs siècles déjà. Dès la fin de l’époque ottomane, les lieux de pouvoirs ne sont donc déjà plus dans le Château. La conquête de la ville en 1913 par l’armée grecque ne donne donc pas lieu à la réappropriation du Château en tant que lieu de pouvoir mais en tant que lieu de mémoire, à travers le sort réservé aux bâtiments ottomans et à l’exploitation archéologique et muséographique du patrimoine byzantin et ottoman. Aujourd’hui encore, c’est bel et bien le patrimoine byzantin qui est systématiquement mis en avant malgré le faible nombre de vestiges, tandis que les vestiges ottomans ont été mal entretenus voire délibérément détruits. La période récente montre cependant une évolution de la politique culturelle grecque. Depuis les années 1990 des travaux de recherches et de restauration sont effectués sur les monuments ottomans, tandis que des plans sont actuellement mis en œuvre afin de faire d’eux des objets de visite en tant que tels. 

Yanya kenti IX. Yüzyıldan itibaren tarih sahnesinde belirmiş  ve Geç Bizans döneminde Epir’in birinci derecede önemli şehri,  hattâ 1367’den 1430’a kadar bağımsız bir Devlet’in başkenti olmuştur.  O devirde değişik güç odağı mekânları (Kiliseler, Despot sarayı, askerî binalar) kent içinde yükselmiştir. Onların nerede oldukları ve mimarîleri hakkında neredeyse hiç bilgimiz yok. Kentin etrafı bağımsızlığının simgesi olan ve ona “Kale” adını veren müstahkem duvarlarla çevrilmişti. 1430 yılında kent Osmanlılar’ın eline geçti. Osmanlılar 1611 ayaklanmasını fırsat bilerek Hıristiyanları surların dışına çıkarttılar.  Osmanlılar kentin geçmişin hatırlatan binaları sistemli biçimde yıktılar ve yerlerine kendi iktidarlarını temsil eden yerler inşa ettiler. 1788-1821 yılları arasında kenti yöneten Ali Paşa kendine büyük bir saraylar topluluğu inşa ettirdi. Bu arada XX. Yüzyılda kentin yerçekimi merkezi, surların dışına yüzyıllardır ortaya çıkmış bulunan mahallelere doğru kesin olarak Kale’yi terk etti.  Osmanlı devrinin son bulmasından itibaren yönetim merkezleri artık Kale’de değildi. Yunan ordusunun 1913’te kenti ele geçirmesi Kale’nin yeniden yönetim merkezi olarak ortaya çıkmasını sağlamadı ve Osmanlı binalarının kaderlerine ve mirasın arkeolojik ve müzecilik açısından işletilmeye terk edilmesi ile birlikte bir anı merkezine dönüştü. Bugün bile Osmanlı binaları bakımsız bırakılır ya da isteyerek yıkılırken, Bizans mirası sistematik olarak alenen öne çıkarılmaktadır. Yakın geçmiş dönem Yunan kültür politikasında bir gelişme olduğunu göstermektedir. 90’lı yıllardan itibaren Osmanlı eserleri üzerine araştırma ve onarım faaliyetleri yapılmaktadır ve onların birer ziyaret yeri olmaları için planlar yapılmaktadır. Bizans kenti Yanya, Ortaçağ boyunca Epir’in en önemli kentlerinden biriydi. 

Hiç yorum yok: