NOT: YAZININ ORİJİNALİ HEM İNGİLİZCE HEM DE FRANSIZCADIR. TÜRKÇE ÇEVİRİ BANA AİTTİR. BİLGİLERİNİZE SUNARIM.
Discrimination
and tolerance in historical perspective
edited
by
Gudmundur
Hálfdanarson.
Pisa : Plus-Pisa university press, 2008
(Transversal theme. Discrimination and
tolerance)
323.1 (21.)
The city of Ioannina appears in history in
the 9th century and became one of the two main cities of Epirus during the Late
Byzantine period, even becoming the capital of an independent state from 1367
to 1430. In this period, different ‘Lieux de Pouvoirs’ were built in the city
(churches, the Palace of the Despot, military buildings). Nevertheless, we know
little about their location or architecture. The city was walled by
fortifications symbolizing its independence. Thanks to them, the city gained
the title of “Castle”. In 1430 the city passed to the hands of the
Ottomans who used the revolt of 1611 to expel the Christians from the walled
city. The Ottomans destroyed systematically the buildings related to the past
and edified in the same places their own buildings. Ali Pasha, who governed the
city from 1788 to 1821, built a large palace in the citadel. In the 19th
century, the city’s centre of gravity moved from the Castle and was placed
outside the walls, in the surrounding neighbourhoods which existed for many
centuries. By the end of the Ottoman period, the ‘Lieux de Pouvoir’ had
therefore already moved outside the Castle. The conquest of the city in 1913 by
the Greek army did not make the Castle a ‘Lieu de Pouvoir’ again, but rather a
‘Lieu de Mémoire’. The future of the Ottoman buildings and the museographical
exploitation of the Byzantine and Ottoman Patrimony were at stake. Still today,
the weak Byzantine patrimony is systematically privileged while the Ottoman
remnants were ill-treated, if not deliberately destroyed. The recent period
nevertheless shows an evolution in the Greek cultural policy. Since the 1990s, research and restoration was caried out on the
Ottoman monuments, while some plans are at the moment under way in order to
make them visited for their own sake.
La ville de Ioannina apparaît
dans l’Histoire au IXème siècle et est devenue une cité de premier ordre en
Epire pendant la période byzantine tardive, devenant même capitale d’un Etat
indépendant de 1367 à 1430. A cette époque, différents lieux de pouvoirs sont
érigés dans la ville (Eglises, palais du Despote, bâtiments militaires). Nous
ne savons cependant presque rien de leur localisation et de leur architecture.
La ville était elle-même entourée de fortifications, qui faisaient d’elle un «
Château » et étaient les symboles de sa liberté. En 1430 la ville passe aux
mains des Ottomans, qui profitent de la révolte de 1611 pour expulser les
Chrétiens de la cité fortifiée. Les Ottomans détruisent systématiquement les
bâtiments rappelant le prestige antérieur de la ville et édifient à la place
leurs propres lieux de pouvoir. Ali Pasha, qui gouverne la ville de 1788 à
1821, édifie un grand ensemble lui servant de palais. Au XIXème siècle
cependant, le centre de gravité de la ville quitte définitivement le Château
pour s’établir hors les murs dans les quartiers qui y étaient apparus depuis
plusieurs siècles déjà. Dès la fin de l’époque ottomane, les lieux de pouvoirs
ne sont donc déjà plus dans le Château. La conquête de la ville en 1913 par
l’armée grecque ne donne donc pas lieu à la réappropriation du Château en tant
que lieu de pouvoir mais en tant que lieu de mémoire, à travers le sort réservé
aux bâtiments ottomans et à l’exploitation archéologique et muséographique du
patrimoine byzantin et ottoman. Aujourd’hui encore, c’est bel et bien le
patrimoine byzantin qui est systématiquement mis en avant malgré le faible
nombre de vestiges, tandis que les vestiges ottomans ont été mal entretenus
voire délibérément détruits. La période récente montre cependant une évolution
de la politique culturelle grecque. Depuis les années 1990 des travaux de
recherches et de restauration sont effectués sur les monuments ottomans, tandis
que des plans sont actuellement mis en œuvre afin de faire d’eux des objets de
visite en tant que tels.
Yanya kenti IX. Yüzyıldan itibaren tarih
sahnesinde belirmiş ve Geç Bizans
döneminde Epir’in birinci derecede önemli şehri, hattâ 1367’den 1430’a kadar bağımsız bir
Devlet’in başkenti olmuştur. O devirde değişik
güç odağı mekânları (Kiliseler, Despot sarayı, askerî binalar) kent içinde
yükselmiştir. Onların nerede oldukları ve mimarîleri hakkında neredeyse hiç
bilgimiz yok. Kentin etrafı bağımsızlığının simgesi olan ve ona “Kale” adını
veren müstahkem duvarlarla çevrilmişti. 1430 yılında kent Osmanlılar’ın eline
geçti. Osmanlılar 1611 ayaklanmasını fırsat bilerek Hıristiyanları surların
dışına çıkarttılar. Osmanlılar kentin
geçmişin hatırlatan binaları sistemli biçimde yıktılar ve yerlerine kendi iktidarlarını
temsil eden yerler inşa ettiler. 1788-1821 yılları arasında kenti yöneten Ali
Paşa kendine büyük bir saraylar topluluğu inşa ettirdi. Bu arada XX. Yüzyılda kentin
yerçekimi merkezi, surların dışına yüzyıllardır ortaya çıkmış bulunan
mahallelere doğru kesin olarak Kale’yi terk etti. Osmanlı devrinin son bulmasından itibaren
yönetim merkezleri artık Kale’de değildi. Yunan ordusunun 1913’te kenti ele
geçirmesi Kale’nin yeniden yönetim merkezi olarak ortaya çıkmasını sağlamadı ve
Osmanlı binalarının kaderlerine ve mirasın arkeolojik ve müzecilik açısından işletilmeye terk edilmesi ile birlikte bir anı merkezine dönüştü. Bugün
bile Osmanlı binaları bakımsız bırakılır ya da isteyerek yıkılırken, Bizans
mirası sistematik olarak alenen öne çıkarılmaktadır. Yakın geçmiş dönem Yunan
kültür politikasında bir gelişme olduğunu göstermektedir. 90’lı yıllardan
itibaren Osmanlı eserleri üzerine araştırma ve onarım faaliyetleri
yapılmaktadır ve onların birer ziyaret yeri olmaları için planlar
yapılmaktadır. Bizans kenti Yanya, Ortaçağ boyunca Epir’in en önemli
kentlerinden biriydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder