Değerli dostlarım;
Birçok makalesini sizlerle paylaşmaya çalıştığım www.egiannina.worldpress.com adlı bloğundan bu kez Osmanlı eserleri hakkındaki bir yazıyı paylaşıyorum. Yunanca bilmediğim için yazıyı Google'a tercüme ettirdim ama Türkçe'ye çevirileri Türkler'in dahi anlamadığını bildiğim için daha anlaşılır olan Fransızca'yı seçtim. Buna rağmen sonuç kötü idi. Bu nedenle tam çeviri yerine anlaşılır hâle getirerek çevirdim. Bağışlamanız dileğiyle.
Kanlı Çeşme Camii
Kanlıçeşme.
Yanya kalesi dışındaki en eski mahallelerden biridir. Bu bölgenin, 1430 yılında
Osmanlılar gelip yerleştiklerinde kurulduğu tahmin ediliyor ve mahalle camiinin
o devirde (15. YY.) eski çeşmenin yanında kurulduğu düşünülüyor. Başlangıçta
cami bir mescit (minaresiz küçük cami) olarak kullanıldı. Bilâhare, 18. YY. ‘da,
eski Yanya valisi Hacı Ahmet tarafından yenilendi ve camiye dönüştürüldü.
Yapımından birkaç yıl sonra Ahmet Hacı’nın oğlu Muhammed tarafından çeşme de tamir
edildi ve “İyi Çeşme” adıyla anıldı.
Caminin
eski adı, Felsefeci Dionisos hareketi ne atfen bölgede yapılan bu katliam
nedeniyle “Kanlıçeşme” idi. 1611 yılında eski Larissa piskoposu Dionisos bir
grup çiftçinin başına geçerek Türkler’e saldırdı. Saldırı başlangıçta yerleşik
oldukları ve bir bölümü olan Kalutsianis bölgesindeydi ve bir kısmı da Türkler’den
oluşuyordu. Osman Paşa Sarayı, mescidin yanındaydı ve saldırıların hedefi oldu.
Vali Arslan Paşa ve karısı pencereden atlayarak kaçmayı başardılar. Saray
yakılarak harabeye çevrildi. Başlangıçta korkuya kapılan Türkler, Dionisos’a
muhalif olan bazı muhafazakâr Hıristiyanların desteğiyle asilere karşı
saldırıda bulundular ve ayaklanmayı hızla bastırdılar. Dimitri Salamanga’nın
yazdığına göre yaklaşık 200 Dionisos taraftarı bölgedeki çalılıklara saklanmaya
çabaladılar ama Osmanlılar tarafından bulundular ve acımasızca katledildiler. O
zaman kanlarının çeşmeden akar gibi aktığı söylendi ve hatırlanmaları için
bölge ve cami Kanlı Çeşme adıyla anılır oldu.
Yanya’nın
kurtarılışından sonra, caminin mülkiyeti başlangıçta Ulusal Banka’ya geçti.
Bilâhare, özel şahışların eline geçti ve özel amaçlar için kullanıldı. Yakın
zamanda Yunanistan Devleti camiye ve bölgeye el koydu. Bu son yüzyılda camiyi
kullanmak zorunda kaldık. 20. YY başında şehrimizim Müslüman halkının dinî merkeziyken,
savaş sırasında pastane, İtalyan-Yunan işgali sırasında da giyim mağazası ve çamaşır
yıkama merkezi olarak kullanıldı. Daha sonra, ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra,
altında mağazalar açıldı.
Kanlı
Çeşme Camii bugün, miaresinin bir bölümü muhtemelen 1940’daki İtalyan
bombardımanıyla yıkılmış da olsa göreceli olarak iyi durumdadır.
Fethiye Camii
“Zafer Camii” (Böyle
çevirmiş blog yazarı) Kale’nin Doğu tarafında İç Kale’de yer alır. Baş Melek
Mihail’in kilisesinin üstüne ya da çevresinde inşa edilmiştir.
Başlangıçta minaresiz
bir mescid idi. Bunun ne zaman yapıldığı hakkında farklı görüşler var. Aravantinos’a
göre 1430 yılında kentin tesliminden hemen sonra bahsi geçen kilisenin yanında
inşa edildiği şeklinde değerlendiriyor. Buna göre Hıristiyan halkın dinlerini serbestçe
uygulamalarına izin verilmesi sayesinde birkaç yıl iki ibadethane yanyana
ayakta durmuş olabilir. Ada üzerinde bulunan Aya Nikola manastırındaki eski bir
belgeye göre ise farklı bir anlatım da var. Bu belgede 1597 de “De Aparthei” olan
(anlamınır bilmiyorum/FBK) Hıristiyan madedinin Triskataratu Mustafa Tsiausi’nin desteğini aldığı yazılı. Gene
belgede, Mustafa Tsiusis’in minare eklediği ama hemen yıkıldığı yazılı. Ayrıca,
caminin 17. YY ilkelerine göre ve Felsefeci Dionisos ayaklanmasının
bastırılarak Hıristiyan tebanın kaleden kovulmasından sonra inşa edildiğini iddia
eden üçüncü bir görüş var.Bir asır sonra, 1770 yılında, ilk yenileme
çalışmaları başlıyor. Bir süre sonra, 18. YY’da, muhtemelen 1795’de, dönemin
valisi Ali Paşa kale içinin düzenini baştan başa değiştiriyor. Ali Paşa sarayı ve başka birçok bina inşa
ediliyor. Aynı dönemde cami elden geçirilerek yenileniyor. Vali Ali Paşa’nın
aile kabri de burada, kafası kesik bedeni de burada gömülü.
Kentin
kurtarılmasından sonra kentimiz Müslümanlarının uğrak yeri olmaktan çıkıyor.
Bir süre askerî hastane, sonra da Bizans Antikiteleri mekânına dönüşüyor. Eski
caminin önündeki veranda yıkılmıştır ama kubbeli salonu iyi durumdadır. (Not: İçinin dekorasyonunun yenilendiği
zaman Yanya’daydım ve sorumlu kadın görevli bizzat gelerek kilitli kapıyı açtı
ve beni gezdirdi, iç kısım süslemeleri tamamen aslına uygun yenilenmişti).
Osmanlı Kütüphanesi
Kalede, Arslan Paşa
Camii’ne gelmeden önce Osmanlı Kütüphane binası vardır. 19. YY’da cami
yanındaki medreseyi tamamlayıcı olarak inşa edildiği düşünülüyor. Ali Paşa’nın
Sultanın orduları tarafından kuşatılması sırasındaki çarpışmalarda birçok
tarihî yapının zarar görmüş, tarihî kitapların çoğu mahvolmuştur.
Osmanlı
Hamamı
Ne yazık ki harap
durumda bulunan hamam kale yerleşkesinde, kütüphanenin yanındadır. Osmanlı döneminde Epir bölgesinde bugüne
kalmış tek hamamdır, 16. YY sonunda, 17. YY başında inşa edilmiştir.
Kentimizin eski
Belediye Başkanı Anastasios Papastaurou eserinde şöyle yazıyor: “Tipik Osmanlı
özellikleri taşır. İç kısmı iki bölümdür. Önce, dışta, vestiyer, soyunma bölümü
olarak kullanılan, yarı küresel biçimde kubbeyle kaplı bölüm vardır ve bunun
devamında esas yıkanma (hamam) bölümüne geçilir. Bu bölüm kubbeyle örtülü haç
biçimindedir. Çevresinde kçük odacıklar vardır. Türkler tarafından işgal
edilmiş bütün kentlerdeki hamamlar, kapalı cemiyetlerindeki önemli birer
mahaldir. Evlerindeki sıkıcı yerlerde boğulan kadınları için çok güvenli bir
yerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder